Galatasaray Porto karşısında ilkyarıdaki oyunuyla bizleri düşündürdü. Forvette büyük yalnızlık çeken Drogba’nın ve sol kanatta kendi başına mücadele eden, Drogba’yla uyumsuz Amrabat’ın gayretleri ile orta alanda Sneijder’in başarılı performansına karşın yavaş ve hatalı pasların sonucunda kötü gününde olan Porto etkisiz olsa da kaçırdığı penaltı ile oyunun kaderine imza attı. İkinci yarıda çok daha farklı ve tempoyu oyunun içine sokan, kanatlardan özellikle Eboue’nin çıkışlarıyla rakibi yoran Galatasaray karşısında kaleci Fabiano’un başarılı oyununa tosladı. Ne var ki oyunun kaderi sanki penaltıların dansına kilitlenmişti ve bu furyadan G.Saray galip ayrıldı. Melo’nun usta penaltısına karşın iki penaltıdan da yaralanamayan Porto karşısında klas kaleci Muslera’yı görünce G.Saray’ın galibiyeti Londra’da alkışlarla desteklendi.

Ancak samimi olarak yorumlarsak Porto’nun bu yılki görüntüsü bizi ilgilendirmese de G.Saray’ın bir ölçüde Terim’in kafasında oluşan 11’i çabuk oynamak zorunda. Orta alanda anlamsız ve zamanlaması kötü paslar, kaybedilen toplar Galatasaray kalesi için tehlike oluyor. Drogba’nın yalnızlığını karşı atak pozisyonların yakalandığında atılan uzun pasların şiddeti iyi ayarlanamadığından rakibe geçen top Sarı - Kırmızılı takım için tehlike oluyor. Defansın göbeğinde oynayan Dany ve Chedjou çok geride kalarak rakiplerine pozisyon verirken bire bir müdalelerinde de penaltıya neden olabiliyorlar. Atakta iken daha çok ileri çıkıp alanı daraltmaları şart. Hakan Balta çok pas hatası yapmaya devam ediyor.
Tüm eksikliklere karşın bakıldığında şu anda Galatasaray’ın yurtdışında diğer takımlarımıza oranla oyunun gidişini de etkileyen Terim faktörüyle daha güçlü ve bizi temsil eden takımımız olduğu dikkat çekiyor.