Samimi düşüncelerimi belirtmek gerekirse bizi neredeyse şutlayacak(!) acil gündemciler ve ortalığı karıştıran sportif sorumsuz kişilerin eline kaldık! Bu sabah erken çalan telefonlarım bana neredeyse UEFA ve kulüplerin transfer dosyaları ile başkanların atışmalarını unutturacak sıklıktaydı. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman bu yıl kendisine daha da güvenen ve beklentileri büyük olan taraftarlarını transferlerle memnun etmeye çalışıyor. İnönü Stadı’nın yıkılması ile bu sezon Kasımpaşa sahasında oynayacak Beşiktaş, kombine bilet satarak tribünleri dolduracak! Kısıtlı olan sayı dışında kalan günlük seyirciler bilet bulamama endişesi taşıyorlarken bir bölümü de burada oynamak işimize gelmez diyorlar. Bu da doğal bir tepki. Aynı durum Fenerbahçe için de geçerli. Kimi Aziz Yıldırım’cı olarak ne olursa olsun mücadele verirken bir bölümü de Fenerbahçe’nin başına gelenleri kabul etmiyor. Sorumlu Galatasaray’ı gören yorumcular da cabası! Ne var ki hata yapanın asla suçlu olmadığı bir mantıksal dizi kopukluğu var sonuç çatışmalarında. Bu yapı içinde kulüp kapılarımız sürekli menajerlerin istilasına uğramış çalınırken adaylar yabancı futbolcular oluyor kendi tarlamızın verimsizliği işleniyor. Geceleri skor gibi iddialar yerini “ben dememişmiydim” veya “dediğim çıkmazsa...” şartlanmışlığı ile geçen süreçlere tahsisli.. Sahura kadar devam eden Ramazan eğlencelerini aratmayacak kadar orta oyunu misali vakit geçiriyoruz. Oysa Fenerbahçe ve Beşiktaş CAS gerçeğini heyecanla bekliyor.. Ulusal boyutta umudumuz U21 ve devamı takımlarımızın son draması ortada. Sporcularımız artık doping ile özdeşleşen bir yönetsel yanlışlıklara alet olmuş. Yabancı yasağı, geçen yıl konulmuş statü olarak ama bu yıl aklımız başımıza geliyor. Kulüpler birbirlerine başkanların söylemleri ile kaba ve kırıcı söylemler ile “Hodri meydan” diyorlar. Oysa futbol ve transfer ekonominin bir paraleli değil midir transfer uygulamasında!? Ucuz kahramanların ülkesi olduk. Yıllarca önce Avrupa kupası ve Ulusal anlamda Dünya üçüncüsü olduğumuzda kendi evlatlarımızı yemede gösterdiğimiz maharet ile yerimizi koruyamadık. Asıl zor olan buydu... Futbol ve spor yönetenlerin hataları nedeniyle buralara gelmiştir. Buradan başlamalı ve bunu kabul etmeliyiz. Son olarak da Çarşı’nın ben de siyasi bir örgüt olmadığını ve olmaması gereğini hatırlatırım. Ancak sosyal olaylara, herkesin her düşüncenin bir arada olduğu anayasal veya özgürlük konularına saygılı olan davranışlarına yanlış teşhis koymamalıyız derim. Ayrıca Çarşı her kulüpten taraftarı bir araya getiren hoşgörüsü ve bütünleşme ile yeni sezona iyi mesaj vermiştir. Bunu da unutmayalım derim. Ama en gerçek olan birbirimizi kırmadan gündem karmaşası yaratmadan doğru ve düzgün gerçek anlamda spor ve futbol oynayalım ve öyle yönetelim derim. İhtiyacımız var buna. Futbol ve kulüpler bizler yani insan ve taraftarlar için vardır. Başkan ve yöneticilerin daha içten, centilmen ve yorumcuların tahriksiz eleştirilerine ihtiyacımız her zamandan daha çoktur. Bizler gelip geçiciyiz ama kulüpler hep var olacaktır.