Adnan Dinçer

Futbolun Tulumbacıları!

15 Temmuz 2020 Çarşamba

Önce hepimizin var oluş nedeni olan futbola çok saygılıyım. Hatta bu korona belası günlerinde de. Neden bu kadar futbolu sevdiğimizi düşünmesek de(!) geçmişi ve özellikle yıldızları hatırlatmak adına evlerde ekran başında heyecan yaşamak veya biraz da hüzünlü olmak için değişimi kabul etme zorundayız. Tribün ve sahadaki heyecan ekran başına kilitlensek de taşınamaz. Futbolu hataları; ofsaytı, penaltısı, golü öylesine girmiştir ki hayatımıza, onun için belki nafakamızdan kesmek gibi fedakârlıklarımız olmuştur.

Futbol sevgim benim için bitmeyen bir enerji, sağlık, düşünme ve yaratıcılık kaynağı olmuştur. Zoru başarma direncini veren bu spor dalı estetik yaratıcılığı ile ayakla bize yansıyan zor icadıdır. Topa herkes ayakla vurabilir. Aslında futbolcu olmak ve içinden "yıldız" olarak ayrıcalıklı kabul edilecek sanatkar yanı ile çok önemlidir. Futbolun içinde tüm sporlar neredeyse kümelenmiştir. Hiç, neden bu kadar sevildiğini, saygın olduğunu ve tüm insanlığı neredeyse sorunlarına karşın vazgeçilmez dünyasına taşıdığını düşündünüz mü?

Beyin bizim kafamızda, en uç yüksekliğimizdedir!.Ayak ise en altta yere değen zemindeki organımızdır. El gibi bir cismi tutma şansına sahip olmasa da küreye, yani topa ve tutunacak zemini olmasa da ona şekil verip kuralları ile oynamak neyi ifade eder? Sanatı! Bu zeka, vücut, beyin, sinir koordinasyonunu yöneten akıl ve binlerce enstantane değişimine çare bulan yaratıcılık bize sunulur ve kendi kurallarını yaratanlara da yenilik getirirken en önemli radikali altın değerindeki sonu olan "gol"dür. Oyunun ölçüsü bu sayıdır!

Bu anlamda milyonları ilgilendiren oyunu izleyenler de fiziksel değil ama beyinsel olarak akıl yürütüp çare üretirler. Geçmişte yangın söndürmeye karşı ülkemizde gönüllü, güçlü, sportmen, insancıl, biraz da kabadayı ruhlu gençlerin "tulumbalarla" koşarak, değişik formalarla gitmeleri ve attıkları naralar büyüklerimizce bize anlatılmıştır. Bu tatlı rekabet bazen karşılıklı kavgalara dönüşür ve güçlü olan takım yangını söndürmeye çalışırmış. Günün yangını yenilmek ve ya özellikle büyük yangını bulunduğu ligden düşmek olunca, futbol takımı her yolu geçerli olan bir ortama itilmişti. Ne zaman ki işin içine para ve şans oyunu girdi taraftar profili değişti! Kazanmak her şekilde öne geçti! Dahası kuralların saha yöneticilerini yani hakemleri de aşan baskılar üretilmeye başladı. İşte bu durum günümüze "kazanmak için her yol geçerlidir!" kirliliğini taşıdı! Hatta devletler arası rekabetin dahi dünya çapında endüstriyel boyutuna ,ekonomik yapılanmasına karıştı! Yani artık "futbolun da tulumbacıları" var!

Bizim ülkemizde futbolu bize üç büyük kulüp taşımıştır. Zaman zaman iyi veya kötü olsalar da yerleri genelde ilk üç sıradır. Ancak bu sezon korona ve daha başka nedenlerle futbolun ilk üçleri sıralamada dördüncülük ve futbolumuzu temsil etme yeterliliğini kovalama durumundadır. Zira endüstriyel futbolun yabancı ağırlıklı transfer katliamı "dernek olan" kulüplerimizi aşarak bize bu sunumu yapmıştır. Yönetimsel kadro, TFF-MHK ile birlikte yayıncılık ve medya iç içe geçen bir kördüğüm olmuşlardır. Sonuç mu? Kulüplerimiz iflastır ve ziyandadır. UEFA kararlarına çare olarak bakıyorlar. Geçmişte üç büyükleri yenmek unutulmaz zaferler iken şimdi önemsenmeyecek olağanlığa ulaşmıştır. Yeni, "yabancıların tulumbacıları" türemiştir! Ama şekil değiştirerek. Yangını söndürmek bize gençlerimize ve eğitime düşmektedir. Kısa yoldan kestirme çıkışları bu kafa ile kurtaramayız. Yoksa bizler de kulüplerimizi yabancılara satmak zorunda kalırız!

Kafa ve ayaklarımızı bütünleştirdiğimiz bu alanda işin içine biraz da akıl ve sonuç sokarsak işin içinden çıkarız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Beşiktaş’a benzemek! 14 Nisan 2024
Bilen yönetsin! 13 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları