Kimse alınmasın! Futbolumuzun Avusturya veya benzeri ülkeler karşısında aldığı sonuçlara sarılan, halimizi ortaya koyan bazı yabancı futbolcuların sığındığı bir ligimiz var. Hatta sadece değişiklik olsun diye medya ve algı ile dolmuşa gelen, oranın heyecanıyla “Ben neymişim” havasında teknik direktörlerin takımlarına bakın ne halde görün. Son hafta şişirilen balonlar aslında patladı. Gol yemeyen iki takımımız var. Bu aslında ligin olası içeriğidir. Ama bizlerin hali bir başka. Hep elma, armut karıştırılıyor yorumlarda. Öncelikle Beşiktaş’ın gladyatör görünümlü hocasına şunu hatırlatmak lazım. Maçların 90 dakika olduğu gerçeğini unutmuş. Futbolcular genelde doğru psikolojiyi ortaya koyamaz! Oyun taktiği mutlaka gerçekçi olmalıdır. Bunu en iyi Valerien Ismael’in takımında gördük. Kazandı ama güven vermiyor! İki ayrı devre ve iki ayrı oyun ürkütüyor. Jorge Jesus ise kendi kadrosuyla son maçını kaybederken önemli güven kaybı ve hata yaptı. Okan Buruk için de çok mülayim yapıyla bu işin yürümez olduğunu söylemem yeterli olur diyorum. Bir uyarı da Rıza Çalımbay’a gerekli Abdullah Avcı ile... Futbolda sisteme uymayan oyuncuyu kazanmak için çaba göstermeyeceksin!

Sonuç: Ülkemizde yönetici-menajer ortaklığının ve çoğu kadroları ekonomik nedenlerle kurulan 11’leri yanlış olup bazı gidenlerin eksikliğini hissettiren bir başlangıçtayız. Hakemlere gelince. Onların düdükleri yine farklı çalmaya başladı. Bunu en çok Fenerbahçe maçında gördük. Jesus’un, Osayi Samuel’e tepkisi kadar netti. Ben sadece şunu hatırlatıyorum büyüklere! Siz dört büyük olmaya devam mı? Yoksa beyaz bayrak mı göreceğiz? Dikkatli olun derim...