Adnan Dinçer

Atatürk ve Ulusal Futbol!..

03 Mart 2014 Pazartesi

Bir toprakta yaşamak aynı amaç uğruna bütünleşmek dil, din, ırk bağlamında sorun yaşamadan aynı bayrak altında olmak çok güzel bir devlet olmaktır. Bunu dünya üzerinde gerçekleştirmek adına yüzyıllardır kıyım yapanlara karşı verilen önemli savaşlar yapılmıştır. Kimi çılgın liderler de dünyayı işgal etmek adına seferler düzenlemişler ve bazı devletleri yıkmışlar, topraklarını almışlardır. Amerika’nın keşfi Avrupa maceraperestlerini kıtada toplayınca oranın yaşayanlarını asimile etmiştir. Siyah beyaz kavgasının acı izleri unutulmamıştır. Bu uğurda Afrika’da hâlâ yaşanılanlar ortadadır. Yıllarca İslamiyet’i kabul eden ve onu en iyi savunan Türkler olmuş ve haçlı seferlerindeki kahramanlıkları unutulamaz. Son yüzyılın en büyük dâhisi ne yazık ki Türkiye’den çıkmıştır diyerek Çanakkale savaşlarındaki kahraman ulusumuzun askerlerini şehit olmak değil, “Size ölmeyi emrediyorum!” diyerek düşmana karşı canını verenlerin kahramanı olan Atatürk’ün büyüklüğüne şapka çıkartan Churchill, saygısını göstermiştir. “Yurtta sulh cihanda Sulh” politikasını sürdüren ve emanet bırakan büyük devlet adamı Atatürk, sadece kendi ülkemizin değil, aynı zamanda bu bölgede yaşayan ulusların da sınırlarını belirlemiştir. Belki bizim en büyük şanssızlığımız onun erken ölmesidir. İslamiyet’e sahip çıkıp onun gerçek değerini bizlere öğreten açılımların yaratıcısı ve dünyanın kabul ettiği dâhi olmuştur. Gelinen noktada her alanda yapılamayan ve yarım kalan devrimin tartışmaları ile İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan paktların sonucu ülkeler adeta iki ayrı soğuk savaş ortamında müttefik olurlarken kendi değerlerini tam anlamıyla koruyamadıkları için silah yarışmasının ürkütücü teknolojinin kurbanı olmuşlardır. Bu süreçte faşist liderler çıkmış, sonra demokrasi hâkim olunca 40 milyona yakın insan canını kaybetse de Türkiye bu savaşta aktif rol almama başarısını gösterirken Atatürk’ün bir vasiyeti yerini bulmuştur. Yeni ve genç bir nesil olma yolunda güçlenen sermaye, satacaklarını ekonomik torbaya sokarak emperyalist güce dönüştürerek sınırsız tüketim toplumu yaratmıştır. Kalabalık dünya bir bölümü açken öteki yandan onların ötesinde hayatın tadını çıkartan ülkeler ellerindeki kaymağı kaptırmamak için sürekli senaryolar ve yeni politikalar üretmişler ve paktlar yıkılmış Rusya ve Yugoslavya dağılmış petrol değeri en üst düzeyde su ile birlikte aşırı önem kazanmıştır. Dünyanın yaşlanması, buzulların erimesi canlıların yeni arayışlarına karşın yok olmakla eşdeğerde tehlikeyi netleştirmiştir. Bu kez Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi kavgasına zorlanan ortam ülkemizi zora sokmaktadır. Bilişim çağı bir anda kültürlü -cahil ama ne olursa olsun insanları bir bilgi ve ulaşmadıkları yere götürme şansı ile buluşturunca herkes kendi egosunun esiri olmuştur. Özel ve genel karışmış terbiye ve sır olmakla nitelenen yapılar farklılaşmıştır. Artık kendi içimizde bunun önüne geçecek bilgi ve eğitim yönlendirmesi çılgın bir karışıklığı getirmiştir.
Şimdilik dünyada herkesin belki de buluştuğu tek nokta ve gerçek futbol olmaktadır, küremiz bir başka küreye oyun olarak kapılmıştır. Bu alandan uzak olanlar şans oyunları da olsa futbola bulaşmaktadır zorlukla. Ülkemizde sadece kazanmak bazında kirletilen ve yabancı emrine giren bir yöntemle sahalardaki kimliklerin bize ait olanlarını adeta dışlayan çoğunluk egemen olmuştur. Ne eğitim ve ne de eğitilen olarak bizim en sevdiğimiz bu alanda başarılı olma şansımızı geç kaldığımız için ama başarıyı yakalamak üstünlüğü olanları devre dışı bırakıp endüstriyel yapıya “Kazan da nasıl kazanırsan kazan!” boyutuna itelemiş ve spor lekelenmiştir! Oysa buralara gelene dek Atatürk’ün spor alanlarına asılan “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” özdeyişi bu alanda önemli bir işaret iken sadece parasal ve çıkar nedenleri ile bu gerçek unutulmuştur... Şartlarımız iyi değildir. Kulüplerimizin yakın zamana kadar Atatürk bizdendi kavgaları artık unutulmuştur... Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına neden olan büyük taarruzdan önce hayatında ilk kez düşmanın dikkatini çekmemek için düzenlenen bir futbol karşılaşmasını çadır karargâhından izleme bahanesiyle komutanları ile planlayan Atatürk fakir sürecimizde dahi modern futbol oynatılması için stadlar yaptırarak önümüzü çağdaş futbola açmıştır.
Özetlersek dünya farklı, ama çıkarların ön plana geldiği bir yaşama kavgası verirken doğasını da korumaya çalışmaktadır. Bu verimle coğrafyada gözü olan yabancı stratejistlerin aynı zamanda bizleri futbol alanında da sömürdükleri gerçektir. Afrika’nın bilinmeyen ülkelerine eğitimci gönderen futbol ülkeleri o çocukları yetiştirip satarak büyük kazançlar elde ederken aynı zamanda ülke ekonomisine de katkıda bulunmaktadırlar. Bizse sadece Arda ve yurtdışında eğitilen gençlerle yetinmekteyiz. Bu amaca ve başarıya örnek olan çalışmalarla hayatını veren bir başarılı teknik adam olarak bilinçli olarak uzak tutulan kişi olarak sadece ayıp diyorum. Çünkü ulusal futbolumuz adam değiştirerek değil, Atatürk‘ün eskimeyen şu özdeyişi ile gelişebilir: “Türk öğün, çalış, güven!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tuhaflık var! 28 Nisan 2024
Tek çare 24 Nisan 2024
Nihayet 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları