Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Saltanatı kaldıran devrimci irade, siyasal İslam saltanatına teslim olmaz!

03 Kasım 2024 Pazar

Laik Cumhuriyetin kurulmasına giden yoldaki en önemli devrimlerden birisi, kuşkusuz 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıydı. Atatürk’ün o dönem hakkında Nutuk’ta yazdıkları, bu devrimin gerçekleştirildiği dönemin koşullarına ışık tutuyor.

Bilindiği gibi Birinci Meclis’te Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın çevresinde kurulan Birinci Grup’a karşılık, aralarında saltanat ile hilafet yanlılarının, şeriat hukukunu savunanların da bulunduğu muhalif hareket İkinci Grup doğdu. 

Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığına göre, bu hareketin birtakım oyunlarla icra vekilleri heyeti reisi (TBMM’nin açılışından sonra yürütme gücünü kullanan Bakanlar Kurulu’nun başkanı) olarak seçtirdiği Rauf Bey (Orbay), bir gün o sırada TBMM başkanı olan Gazi Mustafa Kemal’i odasında ziyaret edip akşam Keçiören’de Refet Paşa’nın (Bele) evinde bazı önemli konularda kendisiyle görüşmek istediklerini söylüyor. Bunun üzerine Rauf Bey, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile Mustafa Kemal Paşa bir araya geliyor. 

***

Orada Rauf Bey, Mustafa Kemal’e, Meclis’in saltanat ve hilafetin ortadan kaldırılacağı endişesiyle sıkıntılı olduğunu ve Mustafa Kemal Paşa’nın izleyeceği tutumdan endişe ettiklerini söylüyor, uzun uzun saltanat ve hilafete bağlılığını anlatarak şunları dile getiriyor:

“Benim babam, padişahın ekmeği ve nimetiyle yetişmiş. Benim kanımda o nimetin zerreleri vardır. Ben nankör olamam. Padişaha sadakati muhafaza etmek borcumdur, halifeye bağlılığım ise terbiyem icabıdır. Bizde genel vaziyeti tutmak güçtür. Bunu ancak herkesin erişemeyeceği kadar yüksek görülmeye alışılmış bir makam temin edebilir. O da saltanat ve hilafet makamıdır. Bu makamı kaldırmak, onun yerine başka mahiyette bir mevcudiyet ikamesine kalkışmak, felaket ve acıya sebep olur. Asla caiz olamaz.”

Refet Paşa da hemfikir olduğunu açıklıyor. Fuat Paşa ise Moskova’dan yeni geldiğini ve halkın bu konudaki düşüncelerini incelemeye fırsat bulamadığını söyleyerek görüş belirtmiyor. 

***

Atatürk, onlara bunun o günün meselesi olmadığını, telaşa gerek bulunmadığını söylüyor ama saltanatı ve hilafeti ortadan kaldırmayı aklına koymuş olduğundan, zamanı geldiğinde Rauf Bey’i Meclis’teki odasına çağırıyor. 

Kendi ifadesiyle, sanki “Rauf Bey’in, Refet Paşa’nın evinde sabahlara kadar dinlediği görüşlerini hiç bilmiyormuş gibi” diyor ki “Hilafet ve saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı lağvedeceğiz! Bunun uygun olduğuna dair kürsüden beyanatta bulunacaksınız!” O odadan çıkmadan aynı nedenle davet ettiği Kâzım Karabekir Paşa geliyor; ondan da aynı yönde konuşmasını istiyor.

Rauf Bey, bunu yapmakla kalmayıp o günün bayram ilan edilmesini öneriyor! Atatürk bunu nasıl başarıyor? Ülkeyi işgalden kurtarıp halkın Meclisi’ni kuran güçlü bir lider olarak başarıyor.

Bu olay da gösteriyor ki Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda en yakın dava arkadaşlarının, iş siyasi ve kültürel devrimlere gelince yan çizmelerine karşın, Cumhuriyeti kurma hedefinden hiç sapmıyor, bir an bile tereddüt etmiyor. Çünkü günümüzde hiçbir liderde olmayan bir azim, kararlılık ve cesarete sahip bir devrimci o!

***

Bu tarihi olayları, konuşmalarımda anlatıp gençler tarafından da bilinmesini sağlamaya çalışıyorum. Çünkü yurtsever bir devrimcinin, eğer tarihin doğru tarafındaysa, kararlıysa ve arkasında halk desteği varsa, hedefe doğru ilerlemesinin durdurulamayacağını anlatmak istiyorum. Laik Cumhuriyetin kuruluş öyküsü bunun en sağlam kanıtı.

Olağanüstü bir Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığı sağlanan bu ülkede, saltanatın kaldırılmasından 102 yıl sonra iktidarda emperyalist planları devreye sokarak laik Cumhuriyeti yok etme girişimlerini hızla sürdüren siyasal İslamcı bir iktidar var. Bu kez saltanatı tek başına durdurabilecek bir lider yok ancak gidişatı tersine çevirmek, tüm yurtsever devrimcilerin görevi. 

O zaman soralım: Yeterince kararlı mıyız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Karanlık Yol 30 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları