Ha Kedi Ha İnsan...

24 Ocak 2014 Cuma

‘CATS’ MÜZİKALİ İSTANBUL’DA...

Sonunda “Kediler” İstanbul’a geldi. 30 yıldır dünya sahnelerinin afişinden düşmeyen, müziğinden koreografisine, dekorundan kostümüne her alanda ödüller toplayan, hiç eskimeyen, müzikal tarihinde önemli bir yeri olan “Cats”, şimdi , Akbank sponsorluğunda Zorlu Sanat Merkezi’nde ... (Kusura bakılmasın ben oraya “Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi diyemiyorum. Böyle abuk sabuk bir isimde, bu yanlışta niye ısrar edilir, anlayamıyorum.)
Önceki akşam izledim Cats”i. Tek sözcükle mükemmeldi. Bir müzik, dans, şiir, ışık, renk ve yetenek şöleniydi. (20 yıl önce New York’ta izlemiştim. Buradakinde daha çok tat aldım. Belki de ikinci kez izlediğimden, ayrıntılara varmamdandır...)

Mükemmellik
Mükemmeldi. Nasıl olmasın ki? Sözleri İngiliz şair, oyun yazarı, eleştirmen T.S. Eliot’a uzanıyor... Kedileri anlatırken insanı anlatması oradan kaynaklanıyor... Müzikleri, dünyaya birbirinden güzel müzikaller, (Evita, Jesus Christ Superstar,) armağan etmiş A. Lloyd Webber’e ait... Zaten çoktan dünyaya mal olmuş “Memory” (Anılar) şarkısı dışında da kulakta kalan melodiler... Öyküyle iç içe gelişen müzik türleri...
İngiltere’nin en usta tiyatro yönetmenlerinden Trevor Nunn yönetmiş... Üstelik kurguyu, kimi beste, söz yazarlığını da üstlenmiş. John Napier’in bir çöplük alanını andıran, hurda otomobilden, dev lastik parçaları, kırık dökük eşyalar, paçavralarla dolu, yoğun bir atmosfer yaratan ve müthiş işlevsel dekoru... (Şaşaalı renkli ışıklar bir yana, üç halat bir dümenle gemi; iki çember bir kumaşla tren yaratıverdiler sahnede...)
... Ve Gillian Lynne’in, İstanbul’un güzelim sokak kedilerini baştan çıkaracak koreografisi... Bu kadar çok “kedi adımı” nasıl keşfedilir hâlâ inanamıyorum.
Çarpıcı kostüm, saç ve makyajla kediye dönüşmüş kalabalık bir kadro. Hepsi cambaz, hepsi şarkıcı, hepsi dansçı. Sadece ses ve bedenleriyle, devinimlerle değil, bakışlarıyla, ağızlarıyla tüm mimikleriyle de üç saat boyunca “kedileşiyorlar”

Yaşamın anlamını aramak
Tüm müzikal boyunca kediler, kendilerini ve birbirlerini anlatıyor, oyunlar oynuyorlar. Hepsinin ayrı bir kimliği, kişiliği var. Tıpkı insanlar gibi onlar da yaşamın anlamını, mutluluğun anlamını arıyorlar... İnsanlar gibi: Sevişmek, dövüşmek, kaçmak, kovalamak, öfkelenmek, eğlenmek, kıskanmak, korkmak, acı çekmek, ötekileştirmek, hayal kurmak hiç yabancı değil... (Tiyatrocu kediyi dinlerken sanki bizim eski yaşlı oyuncuları dinliyormuş gibi oldum!) Sonuç: Muhteşem bir şölen!
Müzikali, üst yazı olarak geçen Türkçe çeviriyle izliyorsunuz. Çeviriyi kimin yaptığı belirtilmemiş. Kedi isimlerinin Türkçeye uygulanması çok esprili (Cicikolar, Kuçukiler, İhtiyar Ezeli vb...) Ancak baştan sona tüm referansları İngiliz tarihi, İngiliz coğrafyası, İngiliz toplumuna ilişkin bu eserde sık sık Allah, Allah” sözleri biraz tuhaf (!) kaçıyor. “Aman Tanrım” denebilir... Bir de duygusal eleştiri: En ahlaksız, en düzenbaz kediye “Çapuliki” demek hiç olmamış! Çok yakışıksız. Gezi’den beri tüm çapulcular ve Çapuliki’ler başımın tacı!

Zorlu’ya gitmek ya da gitmemek
Zorlu Sanat Merkezi’ndeki etkinliklere ilişkin yazdığımda, kimi okurdan, “Orası rant merkezi, oraya nasıl gidersiniz diyen ya da “İmar yolsuzluğunu protesto etmek için gitmediklerini yazan mektuplar alıyorum. İyi ki böyle duyarlı okurlar var. Kimini yanıtladım, kimini yanıtlayamadım. Hatta bir okur, Zorlu’daki bir etkinliği yazsam bile, orada izlediğimi söylememem gerektiğini (!) belirtti.
Özetle yanıtım şu: Ben İstanbul’un ne yanına baksam rant çağrışımı ve sahtekârlık görüyorum. Affedersiniz ama Başbakan’ın bir emriyle imar planlarında istenilen değişikliğin yapıldığını, inşaat alanlarının büyütüldüğünü bilmeyen mi var?..
14 milyonluk İstanbul’da her yan tiyatro, konser ve opera salonlarıyla dolu olur da o zaman Zorlu’dakine gitmek ya da gitmemek seçeneğimiz olabilir. Ama AVM’ler dışında sinema salonu mu kaldı? Yedi kat yerin dibine inmeden izleyebileceğimiz tiyatro mu var? AVM’lere kızıp sinemaya gitmezsek, TRT’ye kızıp klasik müzik dinlemezsek nasıl yaşarız ki? Taksim’i getirdikleri bu rezil hale bakıp Taksim’den geçmeyi unutalım mı? Ben çağdaş evrensel nitelikli etkinlikleri izlemekten yanayım. İstanbul’da onlarca nitelikli salon yapılıncaya dek, nerede bulursam, orada...   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları