Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Silahın kârı yoksulun canı..

24 Eylül 2016 Cumartesi

Uluslararası sendikal örgütlenmelerin, dünya sendikacılığının güçlü olduğu 1970-80’li yıllara kadar dünya sendikacılık hareketlerinin silah sanayii, silahlanmaya karşı çok etkin kampanyaları vardı.. Anı gibi söz ediyor olmam, evrensel, hele de ülkemiz için çok daha ağır boyutları ile geçerli olmak üzere sınıf örgütlülüğü gücünün dibe vurmasından.. 1980’li yıllarda küresel emperyal saldırının güçlenmesi yetmezmiş gibi Türkiye’ye özel 12 Eylül tırpanı; en acımasızından yoksul ile zengin arasındaki uçurumları katlayan sağ liberal, siyasal İslamcı iktidarlarının önünün açılması.. Dünyamızın geneli yanında ülkemizde yaşamakta olduğumuz travmatik geriye gidiş, dibe vuruşun da sonuç açıklaması..
Sözün özü silahlanma yarışında, silah sanayii odaklı emperyal sermayenin vahşi, acımasız kârları karşılığında, yoksul dünyasının kaç çocuğunun, insanının aç kaldıkları, milyarlar için sürekli katlanan yoksullaşma, yoksunlaşma, işsiz kalma, kanlı savaşlarda kırılmanın; katlanan vahşet boyutlarını sergileyecek, günümüze uzanan etkili, savaş, silahlanma karşıtı kampanyalar ne ülkemizin ne de dünyanın gündeminde...

***

Kimileri diyecekler ki.. “Vicdansızlık yapma, BM’nin son toplantısının gündeminde yoksul güney dünyasını kasıp kavuran savaşlardan, açlıktan kaçmaya çalışanların yarattığı travmatik göç dalgaları, ölenler, sorunları masaya yatırıldı. Obama çok insancıl, duygusal söyleminde 6 yaşındaki bir ABD’li çocuğun, Suriye’de kanlı katliam, ölüm ortamında yaşayan görüntüleri insanlığın vicdanını kanatan çocuğa sahip çıkan, kendi evlerine davet eden duygulu çağrısı ile prim yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yoksul güney dünyası, İslam dünyası, Ortadoğu odaklı iç savaş bataklıklarına insancıl çözüm üretilmemesi, Türkiye’nin içine çekilme ataklarına isyan halinde, geçmişin antiemperyalist sol söylemleriyle yarışan bir çerçevedeki çıkışıyla ‘dünya 5’ten büyük’ sloganı var.” İktidarlarının yönetiminde yolu açılmış ağır insan hakları gasplarının, geriye gidişin sorumluluğundan aklanabilirler mi?..

***

Siyasal kimlik, sorumluluk, kitlelerin ne kadar etkilendiği, sandıktan oy çıkarılmasına yaradığı ile değil, bir tek sonuçları ile ölçülebilir gerçekliklerdir.. Çağın silahlı güçten daha etkin güç haline gelebilmiş medyatik manipülasyon gücü karşısında, evrensel insan hakları, hukuk devleti düzenleri, ezilenlerin haklarını ölçebilecek adalet terazileri öylesine bozuldu, gerçekler öylesine çarpıtılarak insanların kendi çıkarlarının bile bilinç çarpıtılmaları yaşatılabiliyor ki..
Yakın tarihin en kaba gerçeklikleri içinde, tek kutuplu dünyanın süper gücü ABD, kendi yaşadığı 11 Eylülü’nün travmasını halkına, dünyaya onaylatarak, kendi kurdurduğu sonra kendisine tepen silaha dönüşen siyasal İslamcı radikal terör örgütleriyle kendi topraklarında savaşma, diktatörlükleri yıkıp, demokrasi getirme.. adına.. Afganistan, Irak işgalleri projelerini sahneye sokmuştu. Türkiye üzerinden işgale onay vermeyen Ecevit koalisyon hükümetinin acil yıkılıp siyasal İslamın dönem partisi Fazilet’in içinde AKP’nin kurdurulup iktidara taşınması projesi, “Etkin role varız” sözüyle, stratejik ortak tadında kurdurulup birkaç ay içinde iktidara taşınmasının önü, iç-dış ittifaklar eliyle böylece açılmıştı.
Evdeki hesap çarşıya uymamış, Bush’un savaş ganimetleri düşü, bölgede ırklar, İslamın kanlı mezhepler odaklı iç savaşlar bataklığını üretmişti.. Paralı asker bile olsalar, Vietnam sendromu boyutunda ABD iç kamuoyunda travma yaratıcı güçleri zayıf kalsa da asker tabutları ABD iç siyasetindeki dengeleri sallamıştı. Üstüne kanlı petrolün, iç savaşlar bataklığında ateşi sönmeyen rafineri yangınları, paylaşım kavgalarının katlanan etkisi ile, zengin kuzey dünyasını da sarsan büyük ekonomik krizi üretmişti. Sonrası gelişmeler çok daha can yakıcı. Obama projesi ile askeri gücü çekme ABD’yi rahtlatsa da, yerine savaşacak, ölecek silahlı güç yaratma sorunu iç savaş bataklığını derinleştirirken, dünya çıkar dengeleri savaşlarını da büyütmüştü.. Yoksul güney dünyasını parçalaya parçalaya beslenen zengin kuzey dünyası, ölümden kaçabilenlerin göç yükünü bile kaldıramaz oldu.. Silah sanayii kanlı kârdan vazgeçemiyor.. Çıkarlar kördüğümünde, u8220 “Benim için ölecek asker”, “Ama benim ülkemi yakan terörist..” noktasına gelinmiş bulunuluyor..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları