Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Paniğe kapılanın ayağı takılmaz mı?

05 Nisan 2025 Cumartesi

Kendimden, deneme yanılmalarla çok iyi öğrenmiş bulunuyorum. Yaşadıklarından ders almak gerek. Yürüdüğün yollarda, ayağının nerede kayacağını, nerede tutunman gerektiğini öğrendikçe başına daha az kaza geliyor. Hani şu gençliğin önerdiği, katılımcılarının sokaklardan tanıklıklarla çok yüksek olduğunu öğrendiğimiz bir günlük alışveriş boykotunun kameralara yansımış görüntülü haberleri, birbirinden daha eğlenceli, trajikomikti.

Eski Genelkurmay başkanımızın özenilerek çekimleri yapılmış, boykota nispet içeren alışveriş şovunda, ödemek zorunda olduğu toplam fiyatı öğrendiğinde, ağzından çıkan “Kartla öde” talimatı, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalınmanın tipik, içtenlikli bir yansımasıydı. Kendi başıma, biraz da göçmenlik kültürü ile her şeyi evde yapmanın alışkanlığı, cimriliği içinde olduğum halde, canımı anlamsız sıkmamaya kararlı olarak toplamda kartla ödediklerime hiç bakmamayı yeğleyeli yıllar oldu.

Nasılsa ödemelerimi yaparken bile yanımda görev başında olan oğlumun, “Anne sen hiçbir şey yemiyor, içmiyor, doğru dürüst su bile kullanmıyor musun” sorgulamalarından yeterince moral alıyorum. Koşturup oynayarak acıkacak yaşları geçmiş olmanın bilincinde, sağlıklı, kaliteli beslenmeye fazlası ile özen göstersem bile, besbelli harcadıklarım komik gelebiliyor. Siyaseten boykot günü alışverişe çıkma gereğini duyan Saray’a bağlı ilişkiler ağının içindeki bakan, üst görevlerde yetkililer, ilk kez yüzleştikleri fiyatlar karşısında nasıl şaşırmasınlar?

Bizim deneyimli, gözlemci haberleri duymakta olan arkadaşlarımız da trajik olaylarla yüzleştiğimiz gündemin ağırlığında, hiç değilse bu tanıklıkları ile kendilerini gülümseten kimi sahneleri halkımızla paylaşmış oluyorlar.

***

Bayram günlerini, en ağrından suçlar verilse bile, sonuçta özgür bırakılmaları zorunlu olan gençlerimizin, en ağır koşullarda tutuklu kalanların ailelerinin ne yazık ki hâlâ yüzleri gülemiyor. Ne bayram görüşmesi hakkından yararlanabildiler ne de eğitimlerinin devamı adına zorunlu olan kitap, gözlük gibi en sıradan gereksinmelerine kavuşamadılar. “Çin işkencesi” sözcüğünü karalama olarak değil, anlamı üzerinden kullanarak “Ne ar ne vicdan kalmış” demeyelim mi?

Elbette cezaevleri görevlileri ile sınırlı kalan bir yargılamayı kapsamıyor. Asıl karar verici gibi kullanılmış karar veren, hukuk diplomalıların kullanıldıkları bir düzeni yansıtıyor. Yaşatılan sorunlara ilişkin ağır sağlık sorunları olan tutuklanmış kişilerin, zorunlu hastaneye kaldırılıp tekrar aynı koşullar içinde hücreye kapatılmaları kadar ağır bir vicdansızlık yaşatılabilir mi? Herhalde hâlâ kitleleri korkutarak baskı altında tutarak bu akıl almaz haksız, hukuksuz, kipkirli düzenin sürdürülebileceği sanılıyor değil mi?

Akıl almaz paralarla beslenen, daha doğrusu bizim sırtımızdan, bizim vergilerimizle yaşatılan, cebimizden çaldıklarıyla ballı yaşamlara kavuşturulanlar ordusu bile artık, yıllardır oy vermiş kendi seçmenlerini bile arkalarında tutabilmelerine yetmiyor. Yaşamımızın karabasana dönüştürülmüş sürdürülebilirliği ile ilgili acı gerçeklerden herkeslere çok ağır payların düşmesi, yıllardır yandaşlıkla ayakta durabilmişlerin de yaşamlarını sürekli aşağılara doğru çekiyor.

Bu düzenin böylece sürüp gidebilmesinin koşulları giderek kendi elleri, iradeleri ile yok edilmiş oluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları