Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mustafa Kemal’in değerleri ile laik Cumhuriyet..

30 Ekim 2021 Cumartesi

Cumhuriyetimizin ilanının 98. yılında, bayramımızı kutlamak üzere en çok, en içten çocuklar olmak üzere sokaklara coşkuya dökülmüş olanların saflarını, gerçekçi sıkılaştırmalarının zamanı çoktan geldi ve geçti bile.. Bulunduğumuz koşullarda tek ayağını kaldırmış, usta, yalandan gardıropçu Atatürkçülüğe soyunanların ihanet saflarına düşmemek ne kadar kolaysa, bir o kadar da zor..

Mustafa Kemal Atatürk’ün, içinde bulunduğu zorlu koşullarda, akıl, bilim, özverinin gereklerini yerine getirmede dünyanın en başarılı lideri olarak kabul edilmiş olmasını bilmek yetmiyor. Cumhuriyet kazanımlarını, biraz daha ciddi olarak, gerçekçi okuma çabalarımızın, günümüz koşullarındaki yaşam kayıpları ile yüzleşe yüzleşe, yaşam zorluklarının kaçınılmaz doğal öğretisiyle kavramak, işin başa düştüğünü bilmek bile fazlaca işe yaramıyor.

Evrensel, yerel, teknolojik, bilimsel gelişmelerin ele geçirilmesindeki tekelleşme, iktidar gücünün siyasal otoriterleşme, diktatörlükler, emperyalist odaklaşmaları içinde, kirli çıkarlar adına gerçeklerin tersyüz edilebilmesindeki oyunları bozarak haklarımızı savunabilmek noktasında safları birleştirmenin yollarını açmak gerekiyor.. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, çok zorlu koşullarda yaratılabilmiş çok değerli laik Cumhuriyet kazanımlarını, tarihi doğru okuyup özümsemiş olarak.. Çağdaş, evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi, insanca yaşam haklarımızı.. Yaşamımızın her alanına dönük kazanım, kayıplarımızı masaya yatırarak, bir bir yeniden kazanmak, ileri götürmek yolunda yürümek zorundayız.. Acılar, kayıplar üzerinden ağıtlar, mutsuzluk yakınmaları, bizi haklarımızı aramak yolunda bilinçlendirdikleri, kamçıladıkları ölçeklerde, karanlıklardan aydınlıklara doğru yürüyüşümüzden söz edebileceğiz..

***

Doğrusu yaşam kayıplarımız bizi kazanımlar adına akılcı, sürekli, kalıcı kazanımlar adına yola çıkaracaksa, güçlü, moral değerler kazandırıcı buluşmalarımız birbirlerine eklemlenebilirse önümüz açılacak, yeniden karanlıktan aydınlığa doğru değerli bir yürüyüşümüz söz konusu olabilecektir. Dün Cumhuriyetimizin yıldönümü üzerinden tarihçilerin, bilim insanlarımızın anlatımlarından kimi çok değerli ders olabilecek satır aralarını paylaşmak isterim..

Merkez Bankası’nın Atatürk yaşarken kurulduğunu anımsatan bir tarihçimiz, bugünkü Merkez Bankası bağımsızlığı, kararları üzerinden tartışmalara geçiş de yaparken Kurtuluş Savaşı’ndan Osmanlı dönemi yenilgileri üzerine çok yoksul, yoksun çıkılmış Anadolu toprakları üzerinde özverili yapılanlarla, Atatürk döneminde Osmanlı borçlarının zorunlu olmasa da pek çok önemli anlamlı duruş, değerler, siyasal kazanımlar adına üstlenilmesini anlattıktan sonra; Mustafa Kemal yaşarken kısacık yıllar içinde yüzde 42’sinin ödendiğini de anımsattı. Bugünün Merkez Bankası’nın toplam rezervleri üzerinden eşdeğer bir borcun ödenmiş olduğu gerçeğinin de altını çizdi. Bu kadar ağır yüklerin altından kalkabilmiş genç Cumhuriyetin, Mustafa Kemal liderliğinin başarılarını paylaşmakla yetinmedi.

İzmir İktisat Kongresi’nde amele kimliğinden kurtarılan işçimizin üretime başarılarla çekilişini, kısacık yıllarda başarılmış büyük üretim ve yatırımları da sayarak paylaştı. Sanayi ve tarımdaki yoklukta başarıların sırlarını verirken, hukuktan, adaletten, insandan yana kazanımların sayısız örneklerini, kamunun, devletin üstlendiği çok değerli öncülük rollerini sıraladı. Mustafa Kemal’in yaşamın her alanına dönük, çağdaş değerlerle, kadın hakları, sanat, eğitim, üretimdeki sınırsız adım adım yürüyüşünün, kısacık zaman dilimlerine üst üste bindirilmiş başarılarının devrimci kimliğiyle değerlendirdi..

Ülkemiz yakın tarihimizde de çokça yaşanmış, örgütlü pek çok hak aramamızda bile görüldüğü üzere, kimi kazanımların sonrasında, kalıcı kazanımlara dönüştürülememeleri yüzünden nasıl daha da ağır kayıplara doğru çekilebildiklerinin örnekleri ile de yüzleşmek önemliydi. Özetle dünkü sorunlara daha bir ciddiyetle eğilen bilim insanlarımızdan tarihimizi, kritik eşikleri giderek daha sağlıklı, taşları yerlerine oturtmuş olarak, kazanım ve kayıpları ile okuyabilmek yolunda yürümemizin değerinin sorgulanmasını sevinçle izledim.. 1950, çok partiliğe geçiş tek başına demokrasiye geçiş olamamış, sivil otoriterliğe dönüşmüştü. 27 Mayıs, çağdaş ilerici demokratik anayasa ve yasalarıyla devrim, Yassıada idamları ile emperyal tuzağa düşürülmüş, sonrası yine emperyal hizmetlere açık 12 Mart süreçlerine, yetmedi 1980 darbesine geçiş..

Günümüzde neden böylesine geriye sürüklendiğimizi de doğru okumak gerekmiyor mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları