Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dip dalgalarının önlenemez yükselişi

21 Mayıs 2024 Salı

Gazetemizin dünkü birinci sayfasını anımsayın. Manşetin sağ tarafında beş sütun kıpkırmızı renge bürünmüş; 19 Mayıs’ın değerleriyle yeniden coşkulu kutlamalarının, dipten gelen dalgalarının yansımalarından karelerle paylaşılmasının sayısız örneklerinden sayfalara sığdırılabilenlerinin okurlarla buluşturulmasının çabası... Solda iki sütun içinde, siyaha bürünmüş renkleriyle İran’ı sarsan kaza ile dünyanın alarma geçtiğinin ön bilgileri... 

Sizi bilemem ama kendi adıma öncelikle ülkemiz, sonrasında da dünya çapında gelişmelerin, yaşananların bütünlüğü içinde, uzun yıllardır hiç değişmeyecek izlenimi veren karabasanın sonlarına gelindiği duygularımı, öngörülerimi, özlemlerimi besleyip durmakta. “Artık hiçbir şey eskisi gibi sürüp gidemeyecek” inancımı giderek, kaygılar sürse de pekiştiriyorlar... Benzetmek ne kadar doğrudur bilemesem de çok farklı renkleri olsa da ülkemiz ile dünyada yaşananlar ile, Hitler’in son yıllarında yaşanan dünyanın kaoslarının bütünlüğünde olup bitenlerden kimi sonuçları okumaya çalışırsak... Dünya paylaşım dengelerinde yaşananların arasında, bilimsel, teknolojik gelişmelerin, canlıların yaşamlarında olumsuz patlamaları, çelişkilerine karşılık da... Neden sonuç ilişkileri üzerinden kimi benzerliklerin yaşanabileceği duygusunu alıyorum... 

Doğayı katletmemiz üzerinden gelen ürkütücü olumsuz sonuçlar, teknolojinin yaşamla çelişen kullanımının önlenemez yükselişi çabası... Ortada çırçıplak, yüzümüze çarpan ağır gerçeklerimiz, ödemekte olduğumuz bedeller var... 

***

Bir yanda yapay zekâ, en kötü niyetli ellere düşürülme riski ile karşımızda, diğer yanda sadece siyasal İslamın değil, bilinen tüm dinler, ırklar üzerinden alt kimliklerin, aşiretlere uzanmış boyutları, patlamaları ile yüz yüzeyiz. Bilimin, felsefenin ortaya koymakta olduğu gerçekler üzerinden ise her tür alt kimlik insan haklarına aykırı hızla gelişti. Ülkemiz, bölgemizde de ağırlıklı, ırkçılığın yüzlerle, kör dinsel inançlar ile aşiretçiliğin ise insan haklarını binlerce yıllar geriye çekebileceklerinin örnekleri ile yüz yüzeyiz. 

Günlük yaşamımızı sürdürebilmenin karabasanında, insanca yaşayabilmenin ilk adımlarının, ülkemiz, Anadolu topraklarında yaşayanlarımız için tek çıkış yolunun, sil baştan Cumhuriyet değerleri, Atatürk’ün en zorlu koşullarda devrimci çıkış yolu, kurtuluş-kuruluş savaşımları değerlerine dönüşte olduğunu kavramamız, buluşmamız, yaşanmış yakın tarihimizden gelen bilinçaltımızın ürünü, dip dalgalarını oluşturmuyor mu? Arkası elbette evrensel değerleri ile, çağdaş yaşamın, bilimin yol göstericiliğinde gelebilmeli. 

Yıllardır beynimize sokulmuş kirli çıkarlar ağının ahtapotunun yönlendirmesine boyun eğmiş olarak, yaşamaya çalıştıkça, bedel ödememek uğruna sesimizin soluğumuzun kesilmesinin alışkanlığında sustukça başımıza gelenler ortada... Dibe çekilmenin, daha çok bedel ödemek zorunda kalmanın sonu gelmiyormuş değil mi? Sustukça, boyun eğdikçe ödemek zorunda kaldığımız bedellerin ağırlığında nefes alabilenlerin oranları aşağı çekildikçe çekildi. Nefes alamayanlarımız artık yüzde doksanların üzerinde. Alabilenler karanlık kirli kuyudan pay alabilenler olarak giderek oransal da azlamaktalar. 

“Kurtuluşumuz yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları