Dilinizi eşekarısı...

27 Haziran 2024 Perşembe

Ağız boşluğundaki ufacık et parçası ufacık oluşuna, kemiksizliğine bakmaz, fıldır fıldır döner durur. Kişinin cinsiyetini, yaşını, bilgi birikimini, deneyimlerini yansıtarak ya boşa çalışır ya doluya. Uzun, bir karış, pabuç kadarsa, “Dilim seni dilim dilim edeyim; başıma geleni senden bileyim” dedirtir. 

Pek çok iyi dileğin, ilencin, deyimin, atasözünün göbeğine kamp kuran dil sahibini vezir ya da rezil eder. Çocukken de tutamazdım dilimi. Söz büyüğün, su küçüğün bilen, beni okutmak için yıldızlara kement atan anamın Maraş biberi, terliği hep hazırdı.

Biberi, terliği hak edenler şişine şişine dolaşırken elim biberliğe gidip gidip geliyor. Dilinin ucuna geleni savuranlara iki gram biber yeter mi?

Dilimiz kirleniyor diye yakınanlar, kirlenme sürecini hızlandıran niteliksizleşerek dincileşen eğitim dizgelerine gereken tepkiyi gösteriyor mu? Beni yabancı sözcük akınından, hatta bu iktidarla yoğunlaşan Osmanlıcadan çok sözdiziminin bozulması korkutuyor. 

Yazan ya da konuşanın düşüncesini aktarmak, bir yargı bildirmek için görev ve anlam ilgisiyle sözcükleri bir araya getirme, bir başka deyişle tümce kurma yeteneğinin yaralanması büyük yıkımdır; birkaç kuşak sonra onarılabilir. İyice kötüleşen dil eğitimi, özensiz, saygısızca kullanımlar, toplumun tümce kurma yetisini zorluyor.   

Yurttaşların temel hakkı olan eğitimi aklın öncülüğüyle bilimsel, sanatsal, uygulayımsal gelişmelerle örgütleyecek, eğitimin bütçesini “itibar”dan üstün tutacak, hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik bir düzen kurulursa... Yurttaşlar ortak dili temiz tutma bilinciyle yargı bildirme yeteneğine sahip çıkarsa, diller arası sözcük alışverişi doğal akışında sürer. Atatürk’ün öncülüğünde dili yabancı diller boyunduruğundan kurtarmaya başlamıştık; 1950’den sonra yabancı dillere, o dillerin sözcük ve kurallarına kapıyı ardına dek açıverdik. 

Toplumun gözü önündeki kişilerin, özellikle genç muhabirlerin dil kullanımı 90’ları mumla aratıyor. Kimi aydınımsılarla siyasetçilerin diline biber sürmek isterim de muhabirlere kıyamıyorum; çünkü onlara düşüncesini yansıtacak tek ve ortak iletişim aracımız Türkçenin ses+biçim+anlam özellikleri öğretilemiyor. 

Beş on yıl önce kimi muhabirler beni ayaklı sözlük, kılavuz sanırdı; onları özlüyorum. Genç muhabirin haberini yazı işleri toparlar; ama TV’lerde haberle yorumu karıştıranlar olayı, oluşumu beli kırık uzun tümcelerle aktarırken anlamdan kopuyor, ekrana “enbean” çam diziyorlar. “Maruz”la “mazur”u karıştıran, “tahliye”nin “etmek, olmak”la nasıl kullanılacağını bilmeyenler, Osmanlıca paralamaya doyamıyor. Trafikçimiz, “Ticari araç bekleme yapma” der; genç muhabirler sık sık, “Başkan salona giriş yaptı…çıkış yaptı” diyor, yurtdışı bağlantısında iyi bildiği dille şakırken çeviride çuvallıyorlar. 

En acısı, görmüş geçirmiş gazeteciler bile, “beğeni, süre, süreç, neden, gerçekleştirmek, ikilem, kapsamak, görülmek, görünmek, koymak, konmak, çözümlemek, gözlemlemek, güçlenmek, güçleşmek, olası, olgu...” gibi sözcükleri yanlış kullanıyor, “olumlu tepki”den söz ediyorlar.

Toplum önünde konuşmak zordur; MEB’ye bağlı tüm okullarda, fakültelerde dil kullanımında yeterli eğitim verilmediğinden, sorunun kaynağı her alanda kekeleyip duran gençler değil, toplumun inanç ve köken farkını siyasaya araç yaparak ortak dili öğretemeyen düzendir! 

MEB, bütün toplumu dilsizleştirecek dinci, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”yle bugünü fenerle aratacak bir kara düzen peşinde... Bu düzen bilimsel akılla kesinkes bozulmalı!

Dile gelen, ele gelir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kötünün kötüsü... 14 Kasım 2024
İş işten geçmeden 17 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları