İstifadan kaçmak

21 Kasım 2015 Cumartesi

Nefesler tutulmuş, gece saat 10 bekleniyor. Big Ben’in meşhur gonguyla birlikte, BBC’nin en kadim sunucularından biri David Dimbleby sandık çıkış anketlerini açıklıyor. Tarih 7 Mayıs 2015. İngiltere’de genel seçimlerin ilk sonuçları canlı yayında ekranlarda. Halk ekran başında hayretler içinde. Öyle bir “Yok artık, bu kadar da olmaz” deniyor ki örneğin, Liberal Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinden biri Paddy Ashdown, konuk olarak katıldığı programda “Bu sandık çıkış anketi doğruysa şapkamı yerim ben” diyor.

Öngörülmeyen ihtimal İngiltere’de seçimler öncesinde yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında aşağı yukarı, belki bir iki puan farkla, aynı sonuca işaret ediliyordu: Bu seçimden de koalisyon iktidarı çıkacak. Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi arasındaki yarış at başı. İki parti de yüzde 35 civarı oy alacak. Belki Başbakan David Cameron görevinden ayrılmak durumunda kalacak. Belki Ed Miliband liderliğindeki İşçi Partisi, bir sonraki beş yılın iktidar koltuğuna oturacak. Belki Liberal Demokratlar yine koalisyonun küçük ortağı olacak. Belki de... İşte o ihtimali hiçbir anket öngörmüyordu: Muhafazakar Parti’nin açık ara, tek başına iktidarını.

Seçim sonuçları birçok yorumcuya göre, Başbakan David Cameron’un bile öngörülerinin ötesindeydi. İşçi Partisi’ne 6 puan fark atmış, Liberal Demokratların sandalye sayısı 57’den sadece 8’e düşmüştü. Bunda kuşkusuz İskoçya’da bağımsızlık referandumunda aldıkları ivmeyle İskoç Milliyetçi Partisi’ne kayanların da etkisi büyüktü. Seçimin bir kazananı Muhafazakârlar idiyse, ikincisi de İskoç milliyetçileriydi. Kaybedenler kulübünün faturası ise daha kesin sonuçlar belli olmadan kesilmeye başlanmıştı.

İstifalar geldi

Bir gece, bir seçim, üç istifa... Epi topu 52 dakika içinde İngiltere’nin siyaset sahnesindeki başlıca aktörler peş peşe kameraların karşısına geçti. Önce aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi UKIP’in lideri Nigel Farage, partisinin oy oranlarını hayli arttırmasına karşın kendisi seçim bölgesinden milletvekili seçilemediği için istifasını açıkladı. Sonra Liberal Demokratların yıldızı çabuk parlayıp daha da çabuk sönen lideri Nick.

Clegg, “Bu Liberaller için son derece zalim bir geceydi” diyerek sahnelere veda etti. Son sıradaysa ise 1987’den bu yana en ağır seçim hezimetini yaşayan İşçi Partisi’nin lideri Ed Miliband vardı. Bazı medya organlarının Kızıl Ed diye hitap ettiği Miliband şöyle dedi: “Seçim başarısızlığının tüm sorumluluğunu üzerime alıyorum. Partinin liderliğini başkasının devralmasının vakti geldi.”

İşte o partinin liderliği için seçim gününden sonra kıyasıya bir yarış başladı. Aylar süren liderlik mücadelesi sonunda en olmayacak denilen, ana akım medyanın şans bile vermediği, İşçi Partisi’ni sosyalist köklerine götürme vaatlerinde bulunan, solcu gençler tarafından Yunanistan’daki Syriza’nın ağabeyi, muhalifleri tarafından ise Hamas’ın ve Hizbullah’ın arkadaşı olarak resmedilen Jeremy Corbyn herkesi şaşırtarak, siyaset oyununun kurallarını bozarak partinin liderliğine oturdu.

BBC de sordu

Seçim gecesinin sonunda Paddy Ashdown’un önüne BBC sunucusu bir şapka getirdi: Yemeyi acaba düşünür müydü? Bugün Türkiye’deki genel seçimin akabinde, ülkelerin, aktörlerin isimlerini değiştirsek, yanılan anketlere, koalisyon beklenirken kazanılan açık ara zafere baksak, iki seçimin birbirinden çok farklı koşullarda yapıldığını unutmadan yine de bir yerde bir saat içinde üç istifa haberiyle tüm siyaset yeniden şekillenirken, diğer yanda istifa mekanizmasının hiç işlemediğini hatırlasak... O şapkayı önüne koyması gerekenler kim?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçim açık oturumu 9 Mayıs 2018
May kısa yolu seçti 14 Nisan 2018

Günün Köşe Yazıları