Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Norveç'te yaşananlar

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Refah düzeyi, insan hak ve özgürlükleri alanında dünyanın parmakla gösterdiği bir İskandinav ülkesindeki barışçıl hava ve masumiyet rüzgârı bir anda yok oldu.

Olayın sorumlusu, terör zanlısı Anders Behring Breivik olayın ardından onca insanı öldürmesinin gaddarca olduğunu kabul ediyor ancak bunun gerekli olduğunu düşündüğünü söyleyerek kendini İslam’a karşı verilmesi gereken mücadelenin bir neferi olarak görüyor.

Diğer taraftan Norveçli politikacı Gülay Kutal bir açıklama yapıyor ve olayın zanlısının Müslüman çıkma olasılığından ne derece korktuklarını, saldırganın Norveçli bir Hıristiyan olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte Avrupa’da yaşayan Müslümanların nasıl derin bir nefes aldıklarını anlatıyor. Bu kez sorumluluk İslami teröre atılamıyor… Ancak bu olayla birlikte bölgede ve Avrupa’da aşırı sağ hareketler ve marjinal grup faaliyetlerinin harekete geçmesinden ve kazanların kaynamasından endişe ediliyor.

Norveç’te terör suçuna verilebilecek en yüksek ceza 21 yıl. Şimdi ülkede, demokrasiden nefret eden, İslam’ı, göçmenleri ve çok kültürlülüğü “kurtulunması gereken” şeyler olarak gören ve bu uğurda onlarca kişiyi katleden bu yabancı düşmanı saldırganın 21 yıl ceza almasının yeterli olup olmayacağı ve cezanın artırılma yolları tartışılıyor.

Verilecek cezanın bir başka boyutu da hapishane koşulları.  Zira 76 kişinin cellâdı 32 yaşındaki Breivik’n atılması muhtemel Norveç’teki Halden Hapishanesi neredeyse 5 yıldızlı otel konforunda… Cezaevinde, koşu yolundan spor parkuruna, aşçılık dersi verilen atölyelerden odalardaki televizyon, mini buzdolabı ve tasarımcıların elinden çıkmış koltuklara kadar ne ararsanız var… Cezaevi müdürü hapishanenin lükslüğü karşısında şöyle bir savunma yapıyor: “Norveç cezaevi sisteminde önemli olan insan hakları ve saygıdır. Onları geliştirmek, onlara eğitimle özgüven kazandırmak ve cezaevinden daha iyi insanlar olarak ayrılmalarını sağlamak istiyoruz.”

Siyasi, ekonomik ya da toplumsal hareketlilik bakımından dünya ülkelerine, bilhassa bizim gibi iç dinamikleri had safhadaki topraklara nazaran bir hayli “sakin” ve “masum” bir ülke olarak bilinen Norveç’te yaşanan bu korkunç katliam tek başına psikolojik gerekçelere de, bütünüyle tek bir ideolojiye de dayandırılamaz. Ancak olayın altında yatan sebepler ve bu fikri perçinleyen gerekçeler ne olursa olsun etnik ve din kökenli faşizm adına onlarca insanı gözünü kırpmadan katleden bir suçlunun 21 yılda cezaevinden “iyi bir insan” olarak çıkması mümkün ve kabul edilebilir olacak mı sorusu düşündürücüdür...
 

Urfalı kadınlar

21 yaşındaki Ceylan’ın Hatay’da aile meclisi kararıyla katledildiği son olayla birlikte hızını kesmeden devam eden kadın cinayetleri bir tarafta, intihar eden kadınlar öteki tarafta… Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) tarafından hazırlanan rapora göre Şanlıurfa’da 2009’da 5 olan intihar eden kişi sayısı 2010’da 124’e ve 2011’in ilk altı ayında 149’a yükselmiş.

Görünüşe bakılırsa kadınlar artık aile meclislerinin kararını beklemiyor ve kendi kendilerinin “hesabını görüyorlar”… Urfa’da son üç yılda 30 kat artan kadın intiharlarının arkasında yeni ve bambaşka bir trajedinin yattığı düşünülüyor…

Bildiğimiz gibi 2009 yılında Suriye’yle aramızdaki vize kalktı. Bu yeni durumun Urfa’daki tezahürü ise az miktarlarda başlık parası karşılığı (tabir-i caizse “kelepire”) Suriye’den kuma olarak getirilen genç ve güzel kadınlar şeklinde oldu… Suriye’de erkeğin dört kadına kadar çokeşliliği yasal. Erkekler bu ülkeden cüzi miktarlarda başlık parası karşılığında nikâhsız eş getirebiliyorlar… Suriyeliler için de kızlarının, kız kardeşlerinin, ablalarının Türkiye’ye gelin gitmesi cazip. Hal böyle olunca aradaki alışveriş de artıyor…

Yeni gelen ve bir anlamda kocalarını ellerinden alan yabancı kadınlar bir yanda, ailevi, çevresel ve yaygın olan aşiret yaşamından kaynaklı baskılar öteki yanda. Bu arada televizyonlardaki “parlak” yaşamlı dizi, film ve magazin karakterlerinin yer aldığı yayınlara artan bir yoğunlukta maruz kalmaları da onları kolaylıkla yaşadıkları ortam ve aileleriyle çatışma noktasına taşıyor. Buna bir de ekonomik bağımlılık gibi daha yerleşik sorunlar da eklenince ortaya çıkan karanlık resimde köşeye sıkışan kadınlar çareyi, onları seçeneksizliğe iten bu hayattan vazgeçmekte buluyorlar.   

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları