Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mavi Ölüm

04 Haziran 2011 Cumartesi

Büyük bir ihmalkârlık, tedbirsizlik, denetimsizlik, vurdumduymazlık ve yüksek oranda uygulanan vergiler sonucunda merdiven altlarında ucuza mal etmek için, kar hırsıyla metil alkolden üretilen sahte içkilerin gencecik insanların hayatlarına mal olduğu gerçeğinin vicdani rahatsızlığı altından kalkılacak gibi değil… Bodrum’da yaşanan zehirlenme ve arkasından gelen üç acı ölümle ilgili yapılan incelemeler sonucunda, etil alkolden üretilmesi gerekirken metil alkolden üretilen içkilerin, Anavatandaki üretimleri yeterli görülmemiş olacak ki, yavru vatan KKTC’den ithal edildiği ve Ankara’da bir firma tarafından dağıtımının yapıldığı belirtiliyor. Tahmin edilebileceği gibi bu şirket bir tabeladan ibaret; yerinde yeller esiyor… Bulunan ilk merdiven altında, insanların yaşamlarına kastetmek üzere, haddi hesabı olmayan bir sorumsuzlukla üretimi yapılan ve adeta birer cinayet aleti olarak dağıtımı gerçekleştirilen içkiler zehirlerini saçtıktan hemen sonra söz konusu hayali firmalar hayali kepenklerini kapatıyor ve tarihe karışıyor… Geride, acı, gözyaşı ve toplum vicdanını saran bir sızı kalıyor.   

Dünden bugüne Türk turizminin kanayan yarası olan “her şey dâhil sistem”  ve izlenen çarpık turizm politikaları Akdeniz ve Ege sahillerindeki turizmi iflasa sürüklemiştir. Bu karamsar tablo ve bu tablonun bölgede sebep olduğu olumsuzluklar bugün şahit olduğumuz olayın en önemli nedenleri arasındadır. Yaşanan acı olayın ardından Rusya Federal Halk Sağlığı Dairesi Başkanı Gennadi Onnişçenko’nun “Türkiye’de içki içmeyin” çağrısı yapmaya hazırlandığı belirtiliyor. Turizmcilerde Rus pazarını kaybetme korkusu baş gösterdi bile… Yaşananlar, alkollü içeceklerdeki yüksek vergilerin kaçak ve sahte içki üretimini tetiklediğine ve bu durumun turizme büyük darbe vurduğuna defalarca dikkat çekmeye çalışan turizmciler ve içki üreticilerini, endişe ve isyana sürüklüyor… Bu durumun, misafirlerini büyük oranda Rusya’dan çeken Türk turizmine, ağır bir fatura çıkaracağı kaygısı ortaya çıkıyor.

Hopa'da 'Eli taşlı eşkıya'nın Diyarbakır mitingi

Son dönemde yaşananlar bir şekilde toplumun akıl, vicdan ve adalet süzgecinden geçememiş olacak ki “azalan tahammül”ün bir yansıması olarak toplumun farklı kesimlerinin simasında beliren hoşnutsuzluk ifadesi, meydanlarda yükselen tansiyon şeklinde kendini gösteriyor. Hopa mitinginde yaşananlar da bu havayı doğruladı…
Hafta içinde Artvin’in Hopa ilçesinde Başbakan Erdoğan’ın mitingi sırasında ortama hâkim olan tepki ve kızgınlığın belirli bir gurup tarafından taş ve sopalarla gösterilmesinin savunulacak bir tarafı yoktu elbette… Siyasi görüşler, karşı duruşlar her şekilde dile getirilme özgürlüğüne sahiptir; fakat fikrini, tepkisini duyurmaya çalışan herkes eline sopasını alırsa hem haklıyken haksız duruma düşer, hem de toplum şiddetli bir çözümsüzlük ortamına hapsedilmiş olur…

Öte taraftan Hopa’da yükselen öfkenin tazyikli su ve biber gazıyla dindirilme girişiminin, Başbakan Erdoğan’ın “Bir tanesi de kalp krizi geçirmiş. Kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmak istemiyorum” şeklinde bahsettiği emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan faturası da tüm ağırlığıyla üzerimize çöktü… Bu noktada siyaset bir kez daha insan hayatının, insani duyguların arkasında kayboldu, önemsizleşti, anlamını yitirdi…

“Akil Adam" Diyarbakır'da

Kılıçdaroğlu’nun merakla beklenen Diyarbakır mitingi Salı günü gerçekleşti. Diyarbakır halkı, karşısında özeleştiri yapabilen, geçmişteki yanlışları için özür dileyebilen, kararlı, net ve samimi bir CHP buldu. CHP’deki değişim rüzgârları artık iyiden iyiye kendini gösteriyor; daha önce üstü kapalı bir biçimde dile getirilen yenileşme süreci, meydanlarda kazanılan özgüvenle beraber, açıktan açığa telaffuz edilir hale geldi. 

Güneydoğu’nun yüzünü CHP’ye çevirmeye başlamasının olumlu bir gelişme olduğuna şüphe yok. Yeni CHP artık Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle; “Ankara’da oturup, bize oy verin” demeyecek; Yeni CHP Genel Başkanı işte bunun sözünü veriyor…
Seçime çeyrek kala genel ahval-i şeriat bu şekilde… 
    

“Aydınlıktan karanlığa" uzanan hüzünlü bir öykü

Ticaretten, bankacılığa, turizme kadar farklı sektörlerde edindiği mesleki tecrübenin yanında yazar kimliğiyle de kendini tanıtan Mehmet Emin Kunt’un Pupa Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Aydınlıktan Karanlığa Türkiye Cumhuriyeti” ismini taşıyor. Atatürk’ten sonraki Türkiye tarihinin, “halk dalkavukluğunun cazibesine gerekli dirayetle karşı koyamayan siyasetçilerin resmi geçidi” olarak tanımlandığı kitap tehdit altındaki ilkelerin seyrini, Anadolu’daki eski Türk medeniyetlerinden günümüze doğru, kronolojik olarak izlemektedir.

Anadolu aydınlanmasının, bozkırın ortasında cehalet ve karanlığa karşı verilen mücadelenin 1920’lerden bugüne kadar gelen hüzünlü serüvenini okumak isterseniz kitabı edinebilirsiniz… 

Sadık Çelik- sadik.celik.gorus@gmail.com

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları