Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Libya sınavı

26 Mart 2011 Cumartesi

Yaşanan bölgesel kaos içinde doğru bir değil. Bir taraftan NATO’ya bağlı güçler Libya’yı denizden abluka altına almaya çalışırken diğer yanda kara harekâtının koalisyon güçleri tarafından idare edilmesi iki başlı bir müdahale ortamı yaratarak fotoğrafı bir süre bulanıklaştırdıktan sonra geminin dümeni nihayet NATO’ya bırakıldı. Ancak ne olursa olsun Libya’da sular şimdilik durulmuyor ve dünya ayakta bekliyor.

Yaşanan bu keşmekeşte Türkiye’nin uzun süre kendini bu meseleden uzak tutması mümkün değildi, olmadı da... Libya’da yaşanan bir savaş var artık ve Türkiye ister istemez bu savaşın içinde buluyor kendini. Yapılması gereken realist bir bakış açısıyla gidişatı değerlendirmek ve birçok siyasi, ekonomik ve toplumsal unsur arasındaki dengeyi sağlama amacını gütmekten geçer.

Her şeyden önce harekâtın hedefi tam olarak, net bir biçimde belirlenmeli. Bu noktada ülkelerin görüş birliğini sağlamak son derece zor; bir o kadar da önemli. Aksi halde çok taraflı müdahaleler zinciriyle örülmüş bir çözümsüzlüğün içinde bulabilir taraflar kendini. Son on yılda Afganistan’a ve Irak’a yapılan saldırıların bir benzerinin ve ancak “emperyalizm uygulamalarının bir ayağı” olarak nitelendirilebilecek yeni bir saldırının Libya’da yaşanmasının önüne geçilmelidir.

Belki de hepsinden önemlisi biz, “Libya halkına silah doğrultan taraf” olmamalıyız. Ne siyaseten ne ahlaken ne de vicdanen…

‘İmamın’ savaşa çıkamayan ‘ordusu’


Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın henüz taslak halindeki basılmamış ama “Ya basılırsa!” kitabına; yayınevine ve Radikal gazetesine yapılan baskınlarla el konulması basın özgürlüğü meselesini yine jet hızıyla gündeme taşıdı.

Basılmamış bir kitap örgütsel doküman kabul edilebilir mi? Peki ya yayımlanmamış olmasına rağmen sakıncalı görünen bir kitaba dair basılı ve dijital ortamda bulunan tüm kayıtları silmek bizi gerçekten II. Abdülhamit’in sansür sistemine mi götürür? Oraya götürmezse nereye götürür?

Kemal Kılıçdaroğlu konuyla ilgili, “Dünyada basılmamış kitabı imha eden tek ülke Türkiye. İleri demokrasi örneği… Basılmamış bir kitabı imha ediyorsunuz. Bunun ileri demokrasi ile ilgisi var mı” diye konuştu. İnsan kendinden şüphe ediyor; sahiden de ilgisi var mı acaba?

Tokat

BDP Milletvekili Sebahat Tuncel’in polis müdürüne attığı tokat geçen haftanın gündem maddelerinden biriydi.

Bu tokat Sebahat Tuncel’in maruz kaldığı soğuk tazyikli suyu gölgede bıraktı. Tuncel’i o tokadı atmaya taşıyan yılların birikimini de belki… Aslında mesele bir anlamda yine, halkın temsilcilerinin duygularını ve ani tepkilerini ne derece kontrol etmeleri gerektiği sorunsalı olarak da görülebilir…

Keşke yalnızca -zaman zaman tokat ağırlığında bile olsalar- düşüncelerimizi dile getiren sözcükler egemen olsa dünyaya.

‘Ormandaki varlığa bak’


Ormanlar bir ülkenin doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır. Daha ilkokul sıralarında öğreniriz; günlük hayatımızı sürdürmek için zaruri olarak ihtiyaç duyduğumuz birçok araç gerecin varlığı ağaçların varlığına bağlıdır. Geçen hafta ölümünün 38. yılında memleketi Sivas’ta anılan Âşık Veysel’in dizelerinde söylediği gibi; “Orman yurdun temelidir / Nesillerin evvelidir…. Gemi olur, suda yüzer / Uçak olur, gökte gezer / Kalem, kâğıt neler yazar / Ormandaki varlığa bak.” Ağaca muhtacız ve söz konusu muhtaçlık geçici değil, mutlak bir muhtaçlıktır.

Öte yandan bu muhtaçlığımıza aldırmadan ormanlara açık ara en büyük zararı yine biz insanlar veririz. Yakarız, yıkarız, keseriz. Tarla açmak, hayvanlara otlak yeri açmak, yerleşim yeri kurmak, bilhassa da otel dikmek için ormanları yok ederiz. Verdiğimiz zararın telafisi ise bir avuç insan dışında pek kimsenin umurunda değildir. Yine de hatırlatalım, 21-26 Mart Dünya Orman Haftası. Önemi büyük. Geleceğimizi telafi edemeyeceğimiz bir yere taşımamamız açısından büyük.

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları