Sadık Çelik
Sadık Çelik sadik.celik.gorus@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hrant Dink'i 5 Yıl Sonra Öldürdük

21 Ocak 2012 Cumartesi

Mahkemeye göre birkaç çocuk tarafından kahvehane köşelerinde planlanıp işlenen, “örgütsüz” bir adi cinayetti bu. 5 yıl süren bir davanın sonunda sadece bir tetikçi; Yasin Hayal ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm oldu, Erhan Tuncel sütten çıkmış ak kaşık… Sanıklar arasında yer alan Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci hakkında hüküm vermeyi ise unuttular. 5 yıl bunun için beklendi.

Bir, parasız eğitim istiyoruz diyen öğrencilerden, evinde kitap yazanlardan örgütler çıkaranlara, bütün yolları örgüte çıkaranlara, örgüt üyeliğinden içeride tutulanlara bakıyoruz, bir de Dink cinayetinden örgüt çıkaramayanlara, örgütsüz suçtan dışarı salınanlara…

Hrant Dink suikastının 5 yıllık tarihine ağırlığını koyan davranış biçimi “geçiştirmek” oldu hep, “derinlere gidilmesinin önüne geçmek”… En sonunda da hukukun yerini bulmadığı, insanların adalet duygusuyla dalga geçen, toplum vicdanını hiçe sayan bir kararla karşı karşıya kaldık. Yeni siyasi cinayetlere gün doğdu adeta.

Şimdi Dink davasında yargılanması gereken askeriyle, polisiyle, bürokratıyla, siyasetçisiyle, devletiyle ne yazık ki Türkiye’dir...

Ülkenin bir gazetecisinin, üstelik azınlık mensubu bir gazetecinin göz göre göre ölüme sürüklenmesine seyirci kalınabiliyorsa, üstelik ölümünden sonra da aynı seyirci tavır sürdürülüyor, ses çıkarılmıyor, bir noktadan öteye geçilemiyor, tıkanılıyorsa, sorumlulara hesap sorulamıyorsa, orası demokratik bir hukuk devletine ait topraklar olamaz…

Nasıl biteceğini ta en başından bildiğimiz acı bir oyunu, belki bu sefer sonu başka türlü biter ümidiyle seyrettikten ve bir kez daha o tanıdık son’lardan biriyle kapattıktan sonra perdeleri, umudumuz biraz daha kırılmış olarak ayrılıyoruz salondan. Fakat bu sefer geldiğimiz noktada hiçbirimizin içi, vicdanı rahat değil. Hiçbirimiz “bu dava burada biter”, herkes görevini yaptı, hak yerini buldu diyemiyoruz. İki gün evvel sokağa dökülen 50 bin “arkadaş” ve onu destekleyen on binler, bunu söyleyemiyoruz…Oysa geçiştirmek yerine kararlılıkla üzerine gitmek olsaydı genel tutum, o zaman hem Dink cinayetiyle ilgili süreçte hem de demokratikleşme, adalet, özgürlük sürecinde bambaşka bir noktada olabilirdik bugün…

Hukuksuzluklara, adaletsizliklere karşı cesaretimizi ve kendimize güvenimizi tekrar kazanır, daha sağlam ve kendinden emin adımlarla yol alırdık benzer süreçlerde. Ahlaki değerleri sorgulatmayan, vicdanları kanatmayan bir zeminde, gerçek bir hukuk devleti düzeninde bulurduk kendimizi, dimdik ayakta.

Denktaş ve Lefter

Biri tüm yaşamını davasına adamış, ne istediğini bilen, değerli bir siyaset adamı. Zekâsı, espri yeteneği, kararlılığı ve babacanlığıyla hafızalarımıza kazınan Rauf Denktaş.

Diğeri, belki de binlerce insana futbolu sevdiren, birçoğumuzun çocukluk hayallerini süsleyen başarılı bir futbolcu. Oynadığı müthiş futbol bir yana, Rum Ortodoks kimliğiyle, bu ülkede azınlık olmanın ceremesini çekmiş ve fakat yaşadıklarından hiç sızlanmamış yiğit bir insan; Lefter Küçükandonyadis. Yediden yetmişe herkesin sevgisini, kalbini kazandı bu sayede.

İkisi de aynı gün veda etti bizlere. Bu ülkede çok kişiye nasip olmayacak törenlerle uğurlandılar son yolculuklarına. Türk dünyası sahip çıktığı, safi sevgisini gösterdiği biri futbol, diğeri siyasi arenadan bu iki isimle bir kez daha gösterdi şefkatli yüzünü.

sadik.celik.gorus@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları