Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eğitim (4+4+4, Dershaneler, Cehalet)
Öylesine hayati bir konuyu, fazla mesai harcamadan adeta yangından kaçırmak, 26 maddeyi, üzerinde hemen hiç tartışmadan 20 dakikada komisyondan geçirmek; birçok sendika, sivil toplum örgütleri ve eğitimcilerin karşı çıkmasına, ana muhalefet partisinin protesto gösterileri düzenlemesine rağmen “dediğim dedik politikası”nı sürdürmek bulanık bir demokrasi çıkmazına sürüklenmektir.
Üstüne bir de, eleştirilerine, karşı çıkışlarına kulağını tıkayanlara seslerini duyurmak isteyen, 4+4+4 sistemini protesto etmek için çoluk çocuk sokaklara dökülen eğitimcilerin gaz’landığı, tazyikli suyla ve copla müdahaleye maruz bırakıldığı görüntüler bir başka utanç fotoğrafı olmuştur. Bu sahneler bize ister istemez oturma eylemi yaparak seslerini ve tepkilerini duyurmak isteyen tekel işçilerinin soğuk kış günlerinde Ankara ayazında coplandığı görüntüleri hatırlatmıştır…
4+4+4 yasa teklifi hararetli tartışmalar, hatta yumruklaşmalar eşliğinde komisyonda hızla kabul edildikten sonra Meclis Genel Kurulu’na geldi. Meclis’te aynı yüksek tansiyonlu atmosfer içinde yasa maddeleri birer birer onaylanmakta, görüşmelere devam edilmektedir. Bu kavga ortamı süregiderken yine Başbakan’dan gelen ani bir açıklamayla dershanelerin kapatılacağını öğrendik.
Dershane kavramı, çarpık eğitim sisteminin, akşamdan sabaha değişen, her yeni gelenle birlikte biraz daha karmaşıklaştırılan ve artık takip edilmesi bırakın öğrenci ve velileri, konunun uzmanları, eğitimciler tarafından bile güçleşen sistem ve politikalardan kaynaklanan bir olgu; eğitimdeki yetersizliklerle birlikte eğitim eşitsizliğinin de bir sonucudur.
Öğrenciler ve veliler, çok bilinmeyenli sınav ve eğitim problemlerinin içinden çıkabilmek için dershaneleri onlara ellerini uzatan yegâne kurtarıcılar olarak görmüşler ve onlara sarılmışlardır. Farklı bölgelerden, farklı sosyal çevrelerden ve dolayısıyla farklı eğitim biçimlerinden gelen öğrenciler arasındaki uçurumu dengelemenin bir yolu, bir telafisi olarak yaşanıyor dershaneler son otuz yıldır.
Sistem değişmeye, daha da bozulmaya ve insanların kafası karışmaya devam ettikçe dershaneler de çığırından çıkmıştır. Bundan otuz sene önce 180 civarında seyreden dershane sayısı bugün 6 binleri aşmıştır. Dershanelere bugün hemen bütün eğitim kurumlarının üzerinde bir değer verilmesi; ilkokulu bitiren her çocuğun kullanmaya mecbur bırakıldığı bir araç haline gelmesi kabul edilemez.
Ancak bunu devre dışı bırakmanın yolu akla ilk gelen fikrin hiçbir hazırlık yapılmadan ve tartışma zemini yok edilerek uygulanması şeklinde değil, eğitim sisteminin her yönüyle, enine boyuna, uzman görüşler ışığında tartışılarak yeni baştan ve uzun soluklu yapılanmasından geçmektedir.
Eğitimin temelindeki sorunlara köklü çözümler getirilmedikçe, “okulda öğrenemediğimi dershanede öğrenirim” mantığını tersine çevirecek bir sistem oluşturulmadıkça, eğitimde kalite yükseltilmedikçe dershanelerin sayısı azalmak şöyle dursun, daha da artacaktır. Dershane gerçeği, ancak devrim niteliğindeki kararlar aracılığıyla eğitimde, daha eşitlikçi, daha adaletli, daha bilimsel yapısal dönüşümler hayata geçirildiği takdirde kendiliğinden, doğal akışıyla ortadan kalkabilir.
Siyasete yabancı, aktüaliteye uzak, genel kültürden trajik şekillerde sınıfta kalan genç nesillerin de bu türden bir eğitim reformuna acil bir biçimde ihtiyaç duyduklarını söylemek için müneccim olmaya gerek yok; televizyondaki yarışma programlarına bir göz atsak yeterli olacaktır.
Toplumda buram buram kokan cehaletin yükünü özel bir üniversitenin siyasal bilgiler fakültesinde okuyan ve TBMM’ye parlamento denildiğini bilemeyen bir öğrenciye yüklemek de doğru değildir. Zira o, neoliberal politikaların ürünü, değerlerin değiştiği, kıymetin insandan alınıp eşyaya ve imaja yüklendiği şıpsevdi yaşam biçimlerinin hem öznesi hem nesnesi olan ve yıllar önce tohumları atılmış genç nüfusun sıradan bir temsilcisidir. Arkasında onu takip eden koskocaman bir nesil vardır.
Suçlayacak birini arıyorsak bunun için kadrajı biraz daha yukarıya kaldırarak büyük resme bakmamız ve nerede hata yaptık diye düşünmemiz gerekmektedir. Ancak bu şekilde cehalet bataklığında saplı kalmayan, yaşamda öncelik vermesi gereken değerlerin farkında ve bilinci açık yeni nesiller yetişebilecektir.
Konfüçyüs’ün söylediği gibi hedefimiz bir yıl ise pirinç ekebiliriz, on yıl ise ağaç dikebiliriz ama eğer hedefimiz gerçekten yüz yıl ise insan yetiştirelim.
Eğitim zafiyetimiz resmin önemli fakat sadece bir bölümünü oluşturur!
sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!