Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
"Da YGS şifresi"
Şifre var mıydı yok muydu? Şifre çözüldüğü taktirde kaç sorunun doğru cevabına ulaşılıyordu? Gerçekten şifre yollu bir kopya faaliyeti varsa sınav iptal edilmeli miydi? Şifreler hangi gruplara ya da kimlere dağıtılmıştı? Gerçek, hangi yöntemle gün yüzüne çıkacaktı?
1.7 milyon öğrencinin geleceği üzerinde söz söyleme hakkına sahip şıklar nasıl oluyor da bir tür “acemiliğe” kurban edilerek bir anlamda bu insanların gelecekleri çalınıyor, anlamak mümkün değil. Şimdi hem öğrenciler hem de veliler ÖSYM’nin, yaptığı açıklamalar üzerinden kendileriyle dalga geçtiğine inanıyor ve isyan ediyor. Koskoca kurumun nasıl olup da acemilik ederek hatalı kitapçık hazırlayabileceğine akıl erdiremiyorlar. Asıl önemlisi bundan sonra ÖSYM gibi öğrencilerin hayatlarıyla doğrudan ilişkili bir kurum ile öğrenciler ve beraberindeki toplum arasında güven duygusunun tekrar nasıl tesis edileceği meselesi… Aksi halde öğrenciler, geleceklerine yön veren sınavların üstesinden gelmeye çalışmaları yetmiyormuş gibi bir de bu sınavlara her girişlerinde içlerini kemiren bir şifre veya kopya ihtimaliyle mi baş edecekler.
Kurgu hatası, algoritma yanlışlığı, tecrübesizlik, teknolojik aksaklık, matbaanın işgüzarlığı… İsmi ne olursa olsun ortada bir yanlışlık var… ÖSYM Başkanı’nın konuyla ilgili ilk anda yaptığı açıklamalar Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile birlikte kızı bu sene YGS’ye giren Sayın Mehmet Ali Şahin, Sayın Cemil Çiçek, Sayın Nimet Çubukçu gibi birçok başka siyasi ismi de tatmin etmişti. Sınava dair yeni şifre açılımları ortaya çıktıktan ve ÖSYM Başkanı yapılan hatayı itiraf ve kabul ettikten sonra ise Abdullah Gül bu sefer olması gereken bir tavır sergileyerek “konuyu savcılara ve yargıya bırakmalıyız” şeklinde konuştu…
ÖSYM’den gelen farklı ve birbirini tutmayan açıklamalar ise asıl tatmin olması gereken öğrenci ve ailelerin içini rahatlatmak şöyle dursun akıllarını daha da karıştırdı.
Fransa'daki laiklik tartışmaları ve İslam
Sarkozy ve partisi geçtiğimiz hafta Fransa’da yeni bir tartışma başlattı; İslam ve laiklik. Konuyla ilgili yapılan kurultayın amacının İslam’ın Fransa’daki konumunu sağlamlaştırmak olduğu ileri sürülse de ortaya konulan öneriler Müslüman dernekler ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından tepkiyle karşılanıyor. İktidar partisinin önerileri arasında, kreş çalışanlarına başörtüsünün yasaklanması, etle ilgili helal mönü uygulamasının kaldırılması, okullarda beden eğitimi veya cinsel eğitim gibi bazı derslere katılımın zorunlu hale getirilmesi ve Müslüman kadınların özellikle kadın doktor talep etmelerinin yasaklanması gibi maddeler yer alıyor.
Fransa’da yaklaşık 6 milyon Müslüman yaşıyor ve gelişmeler Müslüman toplulukları endişeye sevk ediyor. Üstelik Müslüman dini temsilciler, tek bir siyasi parti tarafından yapılan laiklik tartışmalarına karşı tepkilerinde yalnız da değiller; Katolik, Protestan, Musevi ve Budist liderler de Müslümanların konuyla ilgili tepkilerini paylaşıyor.
Sarkozy’nin gözü belli ki 2012’de. Fransa’nın yüzünün örtülü olmaması gerektiğini ileri sürerek aşırı sağı memnun etmeye çalışıyor. Bir başka deyişle aşırı sağın memnuniyeti için İslamofobiyi harekete geçiriyor…
“Şişko”
Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ şişman yerine Şişko kelimesini kullanarak insanları obeziteyle mücadele için teşvik edeceğine inanıyor. Eğer bu ifade bir dil sürçmesi sonucu söylenmediyse; sağlık sorunu olan herhangi birine hastalığını acımasız bir dille! hatırlatırsak ve bu dil üzerinden hastalığını kabul ettirebilirsek onu hastalığıyla mücadele etmeye ikna etmiş ve hemen arkasından da nekahet dönemine sokmuş olacağız demektir. Uzmanlarsa Sağlık Bakanımızla aynı fikirde değil. Böyle bir yaklaşımın ters tepeceğinin ve zaten özgüveni yeterli olmayan hastayı depresyona sokabileceğinin altını çiziyorlar. Fiziksel özellikleri çok iyi olmayan birine çirkin! diye hitap etmek ona iyi mi gelir, yoksa onu daha mı çok incitir, kendisini değersiz hissetmesine sebep olur, yaralar, hayata küstürür, bunun muhasebesini yapmak konuyu daha iyi yorumlamamızı sağlayabilir belki de.
Sorunları çözüm yerine çözümsüzlüğe sürüklemekten kaçınmak tam da siyaset kurumunun görevlerinden biri olmalıdır.
Sadık Çelik-sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!