Öztin Akgüç

Türkiye’nin EURO’ya geçişi

12 Temmuz 2015 Pazar

Ülke ekonomisinin en azından orta vadede düşük büyüme hızı, yüksek oranda işsizlik, hızlı fiyat artışı sürecine girişi, ekonomi için yeni hikâye veya hikâyeler söylemeyi gündeme getirmiştir. Yeni hikâyelerden biri de Türkiye’nin EURO bölgesine girmeden, AB üyesi olmadan EURO’ya geçişi.
Türkiye AB üyesi olmadığından, Birlik Anlaşması ve ek protokoller Türkiye için geçerli değildir. Türkiye’nin EURO bölgesine katılması AB’nin yetkili organlarından onay alması, TC Merkez Bankası’nın Eurosystem’e dahil olması da söz konusu değildir. Peki, önerilen EURO’ya geçiş modeli nedir? Anlayabildiğim kadarıyla Türkiye için bir tür sabit kur rejimi olan kuru başka bir para birimine bağlama (currency pegging) önerilmektedir.
Öneri, yasal tedavül gücü olan EURO’yu kullanmak değil ulusal para biriminin güçlü para birbirimine sabit kurdan bağlanması ve bağlı olduğu güçlü para birimiyle birlikte dalgalanmasıdır. TL’nin sabit kurdan EURO’ya bağlanması ve EURO ile birlikte aynı boyutta dalgalanmasından sağlanacak yarar, kurdaki dalgalanmanın boyutunu, volatiliteyi azaltmak TL’ye göreceli istikrar kazandırmak, kur riskini, risk primini azaltmaktır. Kurda aşırı oynaklığın, beklentilerin giderilmesinin enflasyon üzerinde olumlu etki yapması da kur rejiminin yararları arasında olacaktır. Ayrıca bu yolla yabancı para ile borçlu işletmeler de, bankalar da korunacaktır.

***

Türkiye “2000 Yılı Enflasyon Düşürme Programı” ile, kuru çapa olarak kullanarak “1 ABD+0.77 EURO”dan oluşan döviz sepetinin değerini bir yıl boyunca belirleyerek artış oranıyla ay sonu değerlerini açıklayarak döviz kuru hedefine dayanan para politikası stratejisi uygulanmıştır.
IMF telkini ile uygulanan bir tür para kurulu uygulaması parasal gelişmeyi TCMB’nin döviz varlıkları artışına bağlayıp, bankanın iç varlıklarına sınır getirince, TCMB kredinin, likiditenin son kaynağı olma işlevini de yitirmiş, 2001 krizini hazırlayan etkenlerin başında yer almıştır.
Türkiye,TL, EURO’ya bağlı bir strateji izleyecekse böyle bir strateji için gerekli kriterler, ölçütler için AB’nin yetkili organlarının onayı, incelenmesi gerekli olmamakta, isteğe bağlı (ihtiyari) olmakla beraber EURO’ya geçiş kriterleri göz önünde bulundurulmalı, gerçekleştirilmelidir.
Bu kriterler:
• Fiyat istikrarı: Bir yıldan daha uzun sürede fiyat artış hızının fiyat istikrarı açısından en başarılı üst üye ülkesi ortalamasının 1/2 puan üstünde olmamalıdır.
• Sağlıklı finansal durum: Planlanan veya fiilen gerçekleşen bütçe açığının GSY oranı yüzde 3’ü geçmemeli ya da bu düzeye doğru sürekli düşüş göstermelidir.
• Döviz kuru istikrarı: Kurda normal dalgalanmanın Avrupa Para Sistemi kur mekanizması tarafından belirlenen merkezi kur etrafında (+/ -) yüzde 2.25 bandını aşmamalıdır.
• Uzun süreli faiz oranı: En az bir yıllık süre içinde uzun vadeli nominal faiz oranının, fiyat istikrarı açısından en başarılı üç üye ülkenin faiz oranları ortalamasının 2 puanın üstünde olmamalıdır.

***

Türkiye AB üyesi değil, EURO bölgesine girişi de söz konusu değil, ama bir uyum öngörüyorsa, EURO’ya geçiş koşullarını göz önünde tutarak, belirlenen kriterlere, ölçütlere yakınlaşmaya çalışmalıdır.
Türkiye’nin günümüzdeki koşulları, mali istikrar, bütçe açığı/GSYH oranı dışında EURO’ya geçişin ekonomik uyum için belirlenen ölçütlerine uygun değildir. Kaldı ki mali istikrar ölçütüne uyumun da ne kadar süreceği belli değildir.
Öncelikle ekonomik istikrar, denge, gelişme koşullarının sağlanması gerekir. 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana sürekli masal dinliyoruz. Yeni bir hikâyeye, söyleme, temel koşulların sağlanması kaydıyla gereksinim var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları