Öztin Akgüç

Teşvik-Kaynak İsrafı

10 Nisan 2015 Cuma

Türkiye, 933 sayılı yasadan bu yana yarım yüzyıla yakın süredir, yatırım, ihracat, istihdam, tasarruf artışı yoluyla ekonomik büyümeyi hızlandırmak gerekçesiyle kapsamlı teşvik tedbirleri uyguluyor.
Alınan ekonomik sonuçlar teşvik gerekçesiyle uyumlu, tutarlı değil. Ne ekonomik anlamda yatırımlar artıyor, ne bölgeler arası gelişmişlik farklar azalıyor, ne ihracat gelişiyor, ne istihdam düzeyi yükseliyor, ne ekonomik büyüme hızlanıyor ne de yaratıcılık yaygınlaşıyor. Sadece kamu gelir kaybediyor, bütçe açıkları büyüyor, gelir dağılımı bozuluyor, kaynak savurganlığı artıyor, yandaşlara çıkar sağlanarak kamu sırtından politik alışveriş, yatırım yapılıyor.
Türkiye, teşvik konusunda da iç ve dış çevrelerin ayartılarından kurtulmalı; gerçeği, alınan sonuçları görmelidir.
Teşvikler kaynak savurganlığına, kötü kullanımına, yandaş varsıl yaratılmasına, düşük gelirlilerden varsıllara kaynak aktarılmasına yol açıyor.
İktisatta alternatif maliyet, fırsat maliyeti kavramı vardır. İktisatçı kazanımların yanı sıra neler kaybedildiğini de dikkate alır, karşılaştırır, alternatif maliyeti hesaplar.

***

Teşviklerin azımsanmayacak alternatif maliyeti vardır. Devlet uğradığı gelir kaybı ile eğitime, sağlığa, altyapıya daha az kaynak ayırabilmektedir.
Teşvikle yatırım yapılacak, gelir artacak, zamanla daha çok vergi toplanacak savı tam bir safsata, asılsız bir gerekçedir. Türkiye’nin vergi gelirinin nereden kaynaklandığı dikkate alınmadan ileri sürülmekte, kamuoyu bir şekilde yanıltılmaktadır.
Alternatif maliyeti yüksek, kaynak israfına yol açan, adaletsiz, kayırmacı teşvik yöntemi tümüyle kaldırılmalıdır. Teşvik kaldırıldığında kaynaklar hangi yöntemle yönlendirilmeli sorusuna da yanıt aramak gerekir. Ekonomide kaynakların artırılması kadar kaynakların verimli kullanılması, yönlendirilmesi de önemlidir.
Günümüzde merkez bankalarının ekonomik istikrarı sağlama misyonu ön planda olmakla beraber, merkez bankalarının önemli bir işlevi de kaynakları yönlendirmek, toplumsal çıkarlara uygun şekilde kullanılmasını sağlamaktır.
Merkez bankaları kredi kurumu değildir. Olağandışı koşullarda, kriz dönemlerinde likiditenin, kredinin son kaynağı, son durağı görevi gereği kredi verirler. Kriz dönemlerinde yalnız finans sektörüne değil, gerektiğinde Hazine’ye de kredi vermelidirler. Merkez bankaları konumları, kaynakları nedeniyle de geniş çaplı kredi kurumu olamazlar. Merkez bankaları kredi vererek değil, bankacılık sistemini gözetim ve denetim altında tutarak özendirici veya caydırıcı önlemlerle kaynaklarını yönlendirerek, kaynak dağılımını düzenler.

***

Türkiye’de yine dış aşılamalarla gereksiz, kaynak israfı olacak iki kurum oluşturulmuştur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)... Merkez Bankası bu iki kurumun işlerini daha etkin şekilde yerine getirebilir. Merkez bankaları finans piyasalarının da gözetim, denetim organıdır. Finansal piyasaları düzenlemek, denetlemek, gözetmek merkez bankacılığının temel işlevleri arasındadır.
Kamu kaynaklarıyla teşvik mekanizmasının kaldırılması, yanı sıra BDDK, TMSF gibi yapay kurumlar da kaldırılarak, Merkez Bankası, kaynakları yönlendirme, düzenleme, gözetim ve denetim işlevini daha etkin bir şekilde yerine getirmelidir. Adaletsiz, ayrımcı, keyfi teşvik mekanizması yerine, Merkez Bankası kaynak yönlendirmede amaca ulaşmada daha başarılı olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları