Öztin Akgüç

Son çare din istismarı

15 Mayıs 2015 Cuma

Din istismarı ile ekonomi arasında belki ilk bakışta ilişki kurulamayabilir. Türkiye’nin geri kalmışlığının nedenleri araştırıldığında din istismarının engelleyici etkisi görülür. Türkiye’de her ileri atılım, gelişme din istismarı ile önlenmeye çalışılmıştır. Din istismarı yalnız günümüzün politik, ekonomik sorunu değil, Türkiye’nin Osmanlı döneminden arta kalan tarihsel sorunudur.
Din istismarından kişisel, ekonomik, politik çıkar bekleyenler, çeşitli isimler altında örgütlenerek baskı aracı olarak din istismarından yararlanmışlardır, halen de yararlanmaktadırlar. Dikkat edilirse Cumhuriyet karşıtlarının en önemli, etkili aracı din istismarıdır. Çok partili döneme tanıklık yapıldığında sağcı partilerin çeşitli yollarla din istismarı yolu ile oy devşirdikleri, din istismarı ile iktidarda kalmaya, iktidarlarını sürdürmeye yeltendikleri görülür. Halka, ülkeye, topluma katkı yapamayan, yarar sağlayamayanların son çare olarak din istismarına sarılmalarını da doğal karşılamak gerekir. Din istismarı bir yerde çaresizliğin, aczin de itirafıdır.
Halkın eğitim düzeyi, yeğniliği, cennet beklentisi, bir yerde de günahtan sakınma kaygısı din istismarına elverişli ortam yaratıyor. Din istismarı, korku da salıyor; din istismarına başvuranların daha nelere yeltenebilecekleri göz korkutuyor, tehdit oluşturuyor.
Merhum Azeri Müslüman şair Mirza Alekber Sabir din istismarının yarattığı korkuyu şöyle ifade ediyor.
“Harda kükremiş bir aslan görirem korkmirem / Harda vahşi bir ejderha görirem korkmirem / Harda köpürmüş bir umman görirem korkmirem / Harda bir dinci Müslüman görirem korkirem / Softa, dalkavuk fikirlerinden, riyakâr zikirlerinden korkirem bala korkirem.”
Din istismarının arkasında emperyal güçlerin desteği vardır. Din istismarını Türkiye’yi denetim altında tutmak, gelişmesini önlemek için bir araç olduğunu görerek din istismarına yatkın siyasal oluşumları, tarikatları, cemaatleri, sivil toplum örgütlerini ya doğrudan ya da Ortadoğu’daki maşaları aracılığı ile dolaylı olarak desteklemektedirler.
Din istismarı yapanların daha neler yapabileceklerini öngörsek bile çekinmemek, pısmamak, ürkmemek, susmamak gerekir. Türkiye için, insan hakları için, gerçek Müslümanlık için, din istismarı mağdurlarının geleceği için din istismarcılarıyla savaşım verilmelidir.
Din istismarının söyleminin bir simgesi de türbandır. Ne yazık ki bu söylemin iğvasına, ayartısına kapılmış kadın sayımız artıyor; başörtüsü yerine garip serpuşlu, kapalı yerlerde ağır bir koku salan, amorf siluetler ortalıkta dolaşıyor. Başörtüsü değil, kapanmaya zorlanan ya da kapanmış görünerek beklentileri olanların haklarını, özgürlüklerini, geleceklerini savunmak için de din istismarına karşı çıkmak gerekir. Din istismarı İslamda ekber-i cerayim, cürümlerin en büyüğü sayılmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları