Öztin Akgüç

Emperyalizm ve terör

31 Temmuz 2015 Cuma

Terörü besleyen, tetikleyen emperyal güçlerdir. Emperyal güçler, başta ABD, kendi projelerini, amaçlarını gerçekleştirmek için teröre yatkın grupları belirliyor, maddi, araç, gereç, silah desteği ile güçlendiriyor, eyleme geçiriyor. Terör grupları, bir süre emperyal güçlerin emelleri doğrultusunda kullanıldıktan sonra, tepki olarak emperyal güçlere karşı harekete geçiyorlar. Emperyal güçler önce terör gruplarını kullanıyor daha sonra da terör, emperyal güçlere karşı bir savaş yöntemi olarak sürüyor. Emperyal güçler önce terör örgütleri, grupları oluşturarak, destekleyerek, ardından da tepki odağı olarak iki farklı yönden teröre kaynaklık yapıyor.
Günümüzde Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşananlar, rastlantısal, kendiliğinden, spontane olaylar, gelişmeler değildir. Yıllardır öngörülenler yaşanıyor ve yaşanacak. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hazırlıklarının 1970’li yıllara değin uzandığı biliniyor. Projenin uygulanmasına 1990’lı yılların başlarında, Birinci Körfez Savaşı ile başladı. Projenin 1980’li yıllarda kurgulanan Irak-İran savaşı uygulama başlangıcı olarak alınabilir. Ülkemizde 24 Ocak 1980 ekonomik kararları, ardından 12 Eylül askeri yönetimi de proje kapsamında düşünülebilir. Çevik kuvvet oluşturulması 36 paralel sınırı veya yasağı projenin ileri aşamaları için hazırlık önlemleri oldu. Türkiye’de 1990’lı yıllarda terör eylemlerinin şiddetlenmesi, bazı iç ve dış odaklarca Türkiye’nin en önemli sorunu “Kürt sorunudur” söyleminin bir ağızdan yinelenmesi, büyük Kürdistan haritaları yine oyunun sahnelenmesinin bölümleridir.
ABD, 2000 yıllarına doğru veya başlarında projeyi Kuzey Afrika ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletti. BOP, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) olarak anılmaya başlandı. Projenin siyasal ve ekonomik iki yönü vardı. Kuzey Afrika’da Atlantik kıyılarında Fas’tan Türki Cumhuriyetlere değin geniş bir coğrafi alanda ülkelerin siyasal rejimleri değişecek, ABD’ye yakın yönetimler oluşturulacak, gerekirse siyasal sınırlar değiştirilecek, yeni devletler de kurulacaktı. Değişim, uyum demokratik (!) yolla olabileceği gibi bu ülkelerde terör grupları desteklenerek, iç isyanlar alevlendirilerek ABD’ye direnen yönetimler yıkılacak; ABD çizgisinde, denetiminde dost, müttefik yönetimler oluşturulacaktı. “Arap Baharı” proje niyetinin sloganı idi.
Libya, Kaddafi önemli bir engel değildi. Hızlı bir şekilde Kaddafi sonlandırıldı. Ortadoğu Projesi için iki ciddi engeli İran ve Suriye oluşturuyordu. Aslında Türkiye sorun olabilirdi. Ancak emperyal güçler, ne yazık ki ülkemizi de kendi emellerine uygun hükümetten bir şekilde oluşturabildiklerinden emin olarak dost ve müttefik diye sırtımızı sıvazlıyorlardı.
İran, Irak’ın Şii Bölgesi aracılığı ile Suriye üzerinden Lübnan’da üslenen Hizbullah ile ilişki kuruyor, destekliyor. Hizbullah, İran için tehlike, tehdit oluşturuyor. İran-Lübnan iletişiminin kesilmesi Suriye’de de projeye yatkın bir yönetimin oluşturulması gerekiyordu. Bu görev Türkiye’ye verildi. Esad bir şekilde çekilmeye ikna edilerek demokratik(?) bir seçimle de ABD’ye yakın bir yönetim iktidara getirilecektir. “Kardeşim Esad” söylemi böylece başladı; başarılı olmadı. Bunun üzerine emperyal güçler tarafından Özgür Suriye Ordusu diye yaftalanan plan uygulamaya konuldu. Rusya ve Çin’in karşı çıkışı sonucu Suriye’nin tümünü kapsayacak rejim değişikliği gerçekleşmesi gündemden düşünce, Suriye’nin bölünerek İran-Suriye- Lübnan iletişimini kesecek bir devletin oluşturulması planı, IŞİD devreye sokuldu. IŞİD’in petrol bölgelerine sarkması Bumerang gibi emperyal güçlere karşı dönüş yapması, IŞİD sorunu ile birlikte Arap-Kürt savaşını da gündeme getirdi. Perde henüz kapanmadı, emperyal oyunlar sahneleniyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları