Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
ABD dost, müttefik mi? (2)
2.Dünya Savaşı sonrası başlayan Türkiye-ABD yakınlaşması, ilişkileri, görünürde bir sorun yaratmadan, 1964 yılında dönemin ABD Başkanı Lydon Johson’un İsmet İnönü’ye yazdığı mektuba, İsmet Paşa’nın “büyük bir devletle ilişkiler iri bir hayvanla yatağa girmeye benzer” yorumu ile “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” yanıtına değin sürdü.
Türkiye, Kıbrıs’ta başlayan katliamı durdurmak amacıyla çıkarma hazırlıkları yaparken, Kıbrıs semalarında Türk jetleri uçarken, L. Johson’dan “NATO silahlarını kullanamazsınız” olarak özetlenen, diplomatik nezakete uymayan mektup alındı. İsmet Paşa konu ile görüşmelerde bulunmak üzere ABD’de bulunduğu günlerde, YTP’nin (Yeni Türkiye Partisi) koalisyondan ayrılması, hükümetin istifasıyla konu tavsadı ama ülkede geniş bir kesimde ABD’nin niyetleri hakkında kuşkular ve tepkiler de arttı.
1974 Kıbrıs Harekâtı, ABD’nin Türkiye’ye karşı tutumunu, niyetini netleştirdi. ABD, Türkiye’ye karşı ambargoyu en katı şekilde uygulayan ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’nin yörüngesinden çıkma olasılığının belirmesi üzerine FETÖ virüsünü ülkeye yerleştirme yanı sıra, güdümündeki kurumlar, kişiler aracılığıyla da etnik, mezhepsel sağ-sol çatışmalarını da fitilleyerek kargaşa ortamını da yarattı.
1970’li yılların başında ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) sonraları GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) olarak kapsamı genişletilen projesini uygulamaya başladığı yıllardır. Proje, Kuzey Afrika Atlantik sahilinden Türki cumhuriyetlere kadar geniş bir alanda ABD güdümünde, önce ekonomik daha sonra siyasal birlik oluşturmayı; bölgeyi ABD’nin arka bahçesine dönüştürmeyi amaçlıyordu. ABD böylece rakiplerine karşı da siyasal ve ekonomik stratejik üstünlük sağlamış olacaktı.
Bölgede birliğin kurulabilmesi için gerekli koşullardan coğrafi, dil, din, kültür, örf-âdet yakınlığı mevcut bulunmakla; eksik olan siyasal ve ekonomik düzen benzerliğinin, tekdüzeliğinin de oluşturulması gerekiyordu.
Projenin uygulanmasında, bölge için öngörülen siyasal ve ekonomik sistemin prototipinin geliştirilmesi aşamasına geçildi. Uluslararası finansal pazarlara eklemlenmiş serbest pazar düzeni ekonomik modeli; ABD güdümünde “demokratik” ılımlı İslam düzeni de siyasal model olarak benimsendi.
Projenin uygulanmasında İran ile Türkiye’nin de yörüngeden çıkma olasılığı engel oluşturuyordu. İran’ın askeri ve siyasal gücünün kırılması, Türkiye’nin de yeniden ABD’nin yörüngesine oturtulması gerekiyordu. İran engelinin giderilmesi için Irak’ın İran’a saldırması, savaşın uzun süreli olması planlandı. Ambargo ile ekonomik sorunları ağırlaşan Türkiye’de öngörülen ekonomik modelin uygulanması için uygun ortam yaratılmış olduğundan, 24 Ocak 1980 kararları ile ülkenin ekonomik bağımsızlığına son verecek politikalar uygulamaya konuldu.
Askeri darbe için koşullar oluşturulduğundan 12 Eylül 1980 askeri hareketi ile de Türkiye ABD’nin yörüngesine oturtuluyor; Irak-İran savaşının uzun sürmesi için Irak’a gerekli lojistik desteğin sağlanması güvence altına alınıyor, ılımlı İslam modeline geçişin de yolu açılıyordu.
Postmodern darbe olarak nitelendirilen 28 Şubat girişimi ılımlı İslam modelinin uygulamaya konulması sürecinin bir aşamasını oluşturuyor, milliyetçilik genleri ağır basan devletçi Necmettin Erbakan tasfiye ediliyor; öngörülen siyasal sistemin prototipini oluşturacak AKP’nin kuruluşunun önü açılıyordu. AKP’nin iktidara gelebilmesi için siyasal koşulların yanı sıra ekonomik koşulların da oluşturulması gerekiyordu. Türkiye IMF’nin dayatması ile hazırlanan “2000 Yılı Enflasyonu Düşürme Programı” ile de ekonomik krize sokularak, ayarlanmış seçim sisteminin de katkısıyla yüzde 34 oyla, 2002 yılı sonunda iktidara AKP getiriliyordu; AKP, GOP siyasal düzeninin prototipini oluşturduğundan sayın R.T. Erdoğan’a başkanlık unvanı uygun görüldü. Asbaşkan olarak sayın RTE’den beklenen Beşşar Esad’ı ikna ederek çekilmesini sağlaması; Suriye de “demokratik” düzenin koşullarının hazırlanmasıydı. İşlevin yerine getirilememesi üzerine projenin başka yollarla gerçekleştirilmesine başvuruldu.
FETÖ, Türkiye’yi ABD yörüngesinde tutmak için denetim ve tehdit aracı olarak oluşturulduğundan 15 Temmuz kalkışması ve sonuçlarını da bu açıdan değerlendirmek gerekir.
ABD’nin askerlerimizin başına çuval geçirme, Muavenet muhribimize “dost ateşi” gibi gösterileri de, ne denli “dost ve stratejik müttefik” olduğunun diğer kanıtlarını da oluşturur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!