‘Yalancı, Yalancı!’

23 Şubat 2016 Salı

Salı günü yazım şu paragrafla başlıyordu:
“Vezir-i Azam, geçen yıl 5 Mart’ta, Nev York’ta Amerikalılara ‘Türkiye’nin bir istikrar adası’ olduğunu söyledi. ‘Türkiye’nin bir istikrar adası’ övgüsünü 18 Ocak’ta, Londra’da sürdürdü. Son olarak da 6 Şubat’ta Kazakistan’da ‘Türkiye istikrar adasıdır’ dedi. ‘İstikrar adası’ Türkiye’ye göz atalım…”

***

Gün geçmiyor ki Türkiye’nin dört bir köşesinden güvenlik görevlileri ile ilgili şehit haberleri gelmesin. Önceleri şehit sayıları “bir” idi. Zamanla sekize de çıkar oldu. İşin ilginç yanı, bazı gazetelerimizde bu haberler artık sayfanın dibinde, tek sütun olarak yayımlanıyor!
Terör, kentlerde sivillerin yaşamına da yöneldi, turistleri kaçırttı. Ekimde Ankara’da 102 kişi Gar Meydanı’nda bombayla öldürüldü. Ocakta İstanbul’da 10 Alman turistin canına kıyıldı. Geçen çarşamba günü yine başkentteki patlamada 28 kişi yaşamını yitirdi…
Gerçekten “Türkiye’nin bir istikrar adası” olduğu kanıtlandı!

***

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la görüşmesinden sonra, Suriye’de ateşkesin en kısa sürede yapılması konusunda geçici anlaşmanın sağlandığını açıkladı.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, ateşkese hazır olduğunu söyledi.
Aynı saatlerde bizim Sultan, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlerle mücadele noktasında, Suriye’de ve terör örgütlerinin yuvalandığı her yerde gerekli gördüğü her türlü operasyonu yapma hakkına sahip olduğunu!” söyledi.

***

“Savaşın” ne demek olduğunu bilen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, bu nedenle “Yurtta sulh, cihanda sulh” dememiş miydi?
İstiklal Savaşı’nın cephe komutanlığından cumhurbaşkanlığına yükselen, Türkiye’yi bütün dış baskılara karşın, 2. Dünya Savaşı’na sokmayan İsmet İnönü, önünü kesip “Bizi ekmeksiz bıraktın!” diye yakınan çocuğa, “Ama babasız bırakmadım!” yanıtını vermemiş miydi?
Günümüzde olsun varsın, şehitler gelsindi… Anne karnındaki bebesini göremeden ölen şehitlerin sayısı her geçen gün artmıyor mu?
Terör olayları, Türkiye’de artık eski deyimiyle “ahval-i adiye’den (olağan oluşumlar)oldu. Öyle ki Hürriyet gazetesinde bir haberde, Diyarbakır Sur’da halkın, 200-300 m. ötedeki patlama sesi için “Bu top sesi… Bu mayın sesi…” tanısını başarıyla koyduklarını duyurdu. Bırakın Suriye ve Irak’ı, kan akan Türkiye’de bu gidişle “patlama falları” bakılacak!

***

Dört aydır Emniyet müdürünün bulunmadığı başkent için, ne demekse, Vezir-i Azam “özel güvenlik konsepti (kavramı)uygulanacağını ve “il il özel OHAL ilan edileceğini” söyledi!
Çarşambadan sonra 3 gün çıtı çıkmayan, istifa nedir bilmeyen Dâhiliye Nazırı Aliyyülâlâ “yeni güvenlik konseptinde (kavramında) polisin üniforma giyerek daha görünür olacağını” açıkladı… Neymiş? Polis üniforma giyince terör önlenecekmiş!
Vaktiyle Sovyetler Birliği’nde, Türkçesi “Devlet Güvenlik Komitesi” olan “KGB” adlı bir casusluk örgütü vardı. Günümüz Türkiyesi’nde benzeri görevi “Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yüklendi…
Adında “istihbarat” olan bu örgütten terörü önleme yerine, yalnızca horlama sesleri geliyor. Ha bir de mevcut yerleşkesinin dışında Beştepe’de, Ak Saray’a yakın bir alanda görkemli yeni yerleşkesine hazırlanıyor… Galiba MİT, Sultan’ın “Teşkilat-ı Mahsusa’sı” olma hazırlığında…

***

“Yalancı, yalancı sana kimse inanmaz!” adlı çocuk şarkısını bilirsiniz… Hani, kurt yalanını söyleyen çobanın sonu bu şarkıyla anlatılır. Demek ki “Türkiye bir istikrar adası” imiş… Çözüm, sürü olmayı kabul edip etmemekte değil mi?
İktidar, her terör olayından sonra “kınama” yayımlıyor! Kınıyorlar mı, bir yerlerine kına mı yakıyorlar, yakınlarda öğreniriz…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları