Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sıra Kubilay'ı Anmamada!

25 Aralık 2012 Salı

\n

\n

Aralık ayının son haftası ile ocak ayının ilk iki gününü içeren 10 günlük anılarım yine tazelendi. Bu kez bu tazeleme, yıllarca sonra 23 Aralık 1930da Menemende şehit edilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay için binlerce insanın katılımı ile düzenlenen güçlü anma töreni ile daha da canlı oldu.\n

\n

Ankara Ulus Meydanına Zafer Anıtının dikilmesine, Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadinin önayak olduğunu bir yazımda değinmiştim! \n

\n

***\n

\n

Mesleği öğretmenlik olan Yedek Asteğmen Kubilay, Menemende bir yobazlık eylemini bastırmak isterken başı kesilerek, Hasan ve Şevki adlarındaki iki bekçi ile birlikte şehit edildi. \n

\n

Bu olayla bağlantılı olarak Nadir Nadinin, babası Yunus Nadiye gönderdiği mektubu anımsayalım:\n

\n

Şu cumhuriyet kurbanı Kubilay adına Cumhuriyet gazetesi bir anıt yapma girişiminde bulunsa nasıl olur dersiniz? Bir milletin medeni seviyesi ancak o milletin duyduğu heyecanların güzelliği ile ölçülür. Heyecan olmayan bir şeyde hayatın ne manası var? Bir asker vazifesini yaparken, yani Cumhuriyeti korurken kafası kesiliyor. Önümüzdeki vaziyette Cumhuriyet millete pekâlâ hâkim olabilir. Yapılacak iş şudur: Menemende Kubilayın öldürüldüğü yerde muhteşem bir anıt dikmek ve bu eserin vücuda gelebilmesi için bütün vatandaşları ve özellikle Menemenlileri ve İzmirlileri katılıma davet etmek…”\n

\n

Yunus Nadi, oğlunun önerisini Meclise taşıyınca TBMM Başkanı Kazım Özalp başkanlığında bir komite oluşturuldu, İş Bankasında hesap açtırıldı. Yeterli para Ocak 1933’te toplanınca anıtın yapımına başlandı.\n

\n

Anıt yarışmasını heykeltıraş Ratip Aşir Acudoğu kazandı. Anıtta, elinde mızrağıyla Türk gençliğini temsil eden kişinin altında Atatürkün Gençliğe Hitabe’sinin bir bölümü yer alıyor. Anıtın arkasında solda bekçi Şevki, ortada Asteğmen Kubilay, sağda bekçi Hasanın heykelleri bulunuyor. Altında ise İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz yazılı…\n

\n

Babam Mehmet Hilmi Acar İzmirde posta müdürü idi. 1934te açılan anıtın 10. yıldönümü törenlerine, daha ilkokula gitmeyen beni de götürdü. Basmane Garından Menemene giden trenle yolculuk yaptıktan sonra anıtın bulunduğu tepeye çıkarken sıkıştım, yokuştan inip bir camiye güçlükle gidebildiğimizi asla unutamam. Sonraki yıllarda İzmir-Ankara tren yolculuklarında pencereden anıtın bulunduğu tepeye daima bilinçli bir saygıyla bakmışımdır.\n

\n

Bugün; asteğmenleri şehit etmiyorlar, ülkenin bütünlüğünü koruyan başta genelkurmay başkanı olmak üzere subayları hücrelere tıkıp ülkeyi bölmeye çalışan binlerce insanın katilini tanıkdiye görevlendiriyorlar. \n

\n

***\n

\n

27 Aralık 1919 tarihi, bana Türkiye Cumhuriyetine doğru giden önemli bir adımı anımsatır. Ankaralılar, seğmenler Çankaya bağlarında toplanmış, yokuş yoldan gelecek bir kişiyi beklemektedirler. Kişinin geliş haberini vermek için gözcü görevi verilen müezzinler, minarelerde yerlerini almışlar… \n

\n

Öğleden sonra ortalık karışır, hakkında idam fermanı ile yola çıkan bu kişinin gelmekte olduğu, ufuktaki toz duman içinde ilerleyen bir otomobilden anlaşılmıştır. Beklenen kişi Mustafa Kemaldir. Bilir misiniz ki o gün yalnızca 38 yaşındadır!\n

\n

Önceki yıla kadar bu yıldönümü Harp Okulu öğrencilerinin Ankara Atatürk Bulvarında Türk bayraklı koşuları, seğmenlerin oyunları ve halkın katılımı ile kutlanırdı. Ama şimdi bu tarihsel günü bile kutlamak yasaklandı. Cumhuriyet kutlamalarına bile yasak gelmedi mi?\n

\n

***\n

\n

2 Ocak 1971 Ankara SSK Hastanesinde ameliyat olan babamı o gece kaybettim. Geceyi hastanede geçirdim. Sabah Çankayadaki eve taksi ile gidiyordum ki tam ABD Büyükelçiliğinin önünde bulunan boş polis kulübesine üç gencin gelişigüzel ateş açtıklarını gördüm.\n

\n

Şaşırmıştım! Acım büyüktü. Eve ailemin yanına gitmek yerine, şoföre geri dönmesini söyledim. O zaman Atatürk Bulvarında bulunan Cumhuriyet Bürosunda daktilomun başına geçip tanık olduğum olayın haberini yazarak eve gittim.\n

\n

Sonradan bu eylemi gerçekleştirenlerin ODTÜ Yurdunda yaşayan Deniz Gezmiş ve arkadaşları olduğunu öğrenecektik. Bu olaydan iki hafta sonra Rektör Erdal İnönünün kapısında dinamit patlatılacaktı. Balgattaki ABD üssünün kapısında nöbet tutan asker kaçırılacak, ancak zenci olduğu için serbest bırakılacaktı. Sonrasında yine başka Amerikan askerleri kaçırılacaktı. Anımsanacağı üzere bu olaylardan 2 yıl önce ODTÜ öğrencileri, ABD Büyükelçisi Robert Commerin makam arabasını yakacaklardı. Suçlular aranırken birkaç bin öğrenci Suçlu biziz bildirisine imza koyacaklardı.\n

\n

***\n

\n

Zorlu sınavı kazanarak ODTÜye giren seçkin öğrenciler oldum olası Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasisinden yana tutum izleyip gösteriler yapmışlardır.\n

\n

Padişahlık yolunda ilerlediği için, kadim dostu Cumhurbaşkanını bile önceki hafta dışlayıp uydu fırlatışını izlemeye ODTÜye giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğana karşı öğrenciler geleneksel tepkilerini gösterdiler.\n

\n

Ne var ki bu kez 3 bin polis, ODTÜ yerleşkesine girip gazlı bombalar, biber gazları kullanarak bazı öğrencilerin ağır yaralanmalarına yol açtı. Ardından bazı öğrencilerin evleri basıldı, kitaplarına el konuldu. Başbakan, ODTÜ öğretim görevlilerine hakarete varan suçlamalarda bulundu.\n

\n

Erdoğan ve kabilesinin bildikleri bir şey var! İstanbul ve Ankarada öğrenci olayları 1960 devrimine yol açtı. 1971’deki olaylar 12 Mart muhtırasına neden oldu. 1978-79 öğrenci çatışmaları 1980 darbesini yarattı. \n

\n

T-Ayyip demokrasisine karşı bir gösteri yapan genç bir kız bile iktidarı kaygılandırdığı için yerde sürükleniyor. Ama iktidar kendinden emin! Bu eylemler sonrasında bir askeri girişim yapılamayacak. Çünkü komutanlar içeriye atılarak TSK kadrolarına gözdağı verildi.\n

\n

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel bir bildiri ile Kubilay olayını andı! Ancak öncülleri Işık Koşaner ve İlker Başbuğun bırakın vurgulamalarına yer vermeyi, yobaz, mürteci demeyi, laiklik ve Atatürk ilkelerini bile ağzına almadı!\n

\n

Kahramanmaraşta 1978 kıyımını anmanın yasaklandığı bugünden sonra gelecek yıl Menemende Kubilayı ve iki bekçiyi anmak da yasaklanırsa hiç şaşırmam. Bu gidişle Kubilay ve bekçiler için; ne şehit olmuş, ne de gazi…” diyebiliriz!\n

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları