Medeni Eşbaşkan!

05 Mart 2013 Salı

2005’te İspanya - Türkiye başbakanları, Jose Luis Rodriguez Zapatero ile Recep Tayyip Erdoğan, dinler arasında saygıyı artırma amaçlı “Medeniyetler İttifakı (Uygarlıklar Bağlaşması) girişiminin ilk toplantısını Mayorka’da gerçekleştirmişlerdi.

\n

Nedeni de 2003’te İstanbul’da 60 ve 2004’te İspanya’da 190 kişinin bombalı saldırılarla yaşamlarını yitirmeleriydi. Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde, 20 ülkenin desteklediği bu girişimin eşbaşkanı kimdi? Türkiye Başbakanı Erdoğan değil miydi?
Geçen hafta Viyana’da Uygarlıklar Bağlaşması toplantısında bu
“eşbaşkan” şöyle demedi mi? “Siyonizm de, İslamofobia da; antisemitizm gibi, faşizm gibi insanlık suçu kapsamına alınmalı…” Evet, bu sözleri söyleyen, o girişimi başlatan kişiydi…

\n

***

\n

İsrail’deki tepkilere değinmeyeceğim. BM Genel Yazmanı Ban Ki Mun’un “Çeviri hatası yoksa talihsiz sözler…” tepkisini anımsatacağız.
O toplantıya katılan ABD Dışişleri Bakanı
John Kerry’nin uçağı daha Ankara’ya inmeden önce sözcüsü “Özellikle saldırgan… Birlikte yapmak istediğimiz tüm işleri zora sokar…” açıklamasını yaptı. Kerry de şöyle konuştu: “Açıkça söylemek gerekirse değil aynı görüşte olmak, karşı çıkarız…”
Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Sözcüsü
Tommy Victor “Erdoğan’ın Siyonizmi insanlığa karşı işlenmiş bir suç sınıfında değerlendirmesini reddediyoruz. Bu saldırgan ve yanlış bir tanımdır” dedi.

\n

***

\n

Siyonizm, adını Kudüs yakınlarındaki Sion (Ziyon okunur) Tepesi’nden alır. İÖ 6. yy’da ilk “sinagog (havra) Babil’den sürülen Yahudilerce o tepede yapılmıştı. Yüzyıllar sonra tepe bir simge olarak, Filistin’de Yahudiler için yeniden vatan kurulmasını öngören uluslararası siyasal hareketin adı oldu.
İlk Yahudi tapınağı zamanla yok oldu. Yüzyıllar boyunca Yahudiler Akdeniz kıyılarında
yayıldılar, Anadolu’nun toplumsal ve ekonomik yaşantısında etkili oldular. Arkeologlar Anadolu’da 14 antik “havra” buldular.
Özellikle İS 6. yy’da Antalya çevresinde de yoğun Yahudi nüfusu vardı. O tarihlerde bir Ortodoks din adamı olan
Aziz Nikolas Karabel sırtlarında “Sion manastırını” kurdu. (Dört yüzyıl önceki Noel Baba ile karıştırılmamalıdır.)
Tıpkı Tarsuslu hemşerimiz Aziz Pavlos gibi Hıristiyanlığın Yahudiliğin bir mezhebi olduğunu inandırmaya başladığı gibi o da yetiştirdiği misyonerlerle aynı yöntemi Antalya yöresinde uyguladı.
Başarısından dolayı Bizans İmparatoru
Jüstinyen adına piskopos Eutyhianos manastıra görkemli altın ve gümüş kandilleri hediye etti. 9. yy’da Harun Reşit’in korsanlarınca yağma edildi. Araplar baskına uğradıkları Kumluca’da görkemli hazineyi gömdüler.
1963’te bir keçi çobanı olan Hörrü Teyze’nin tesadüfen bulduğu hazine Vaşington’da Dumberton Oaks Müzesi’ne 1 milyon dolara satıldı. Ele geçirilen bazı parçalar Antalya Müzesi’nde sergileniyor. Hazinenin geri alınması görüşmeleri sürüyor.

\n

***

\n

Fransa ve İskoçya’da Sion manastırının “tarikat şövalyeleri” olarak ortaya çıkan gizemli örgüt, günümüzde yazar Dan Brovn’un “Da Vinci Şifresi” kitabı ile gündem yarattı.

\n

***

\n

BM Genel Yazmanı’nı ya da ABD Dışişleri Bakanı’nı anlamakta güçlük çekiyorum! “Türkizm (Türkçülük)” diyebileceğimiz bir kavramı TC Anayasası’ndan çıkarmaya hazırlanan bir başbakanın, eşbaşkan olduğu uluslararası bir girişimin parçası olan Yahudiliğin korunmasına karşı çıkması doğal değil mi?

\n

***

\n

Üstelik bu kişi 2004’te Nev York’ta “Siyonizmin kalbi ve karargâhı” kabul edilen “Amerikan Yahudi Kongresi’nden (AJC) “Cesaret Ödülü’nü” almamış mıydı? O tarihe kadar 10 kişiye verilen ödülü İsrailli ve Yahudiler dışında alan tek kişi Erdoğan değil miydi? Ödülünü alınca şöyle dememiş miydi?
“Türkiye ve İsrail arasında her zaman var olan dostluk, karşılıklı anlayış ve güven temelindeki ilişkilerin son dönemde kazandığı ivmenin altını memnuniyetle çizmek isterim.”
O ödülü bugün hangi onurla koruyor ya da geri vermiyor, anlayabilen varsa beri gelsin!

\n

‘Batsın Bu Dünya!’

\n

Arabesk müziğin ustası Müslüm (Baba) Gürses’i (60) kaybettik. “Batsın bu dünya!” diyen bir başka Arabesk ustası Orhan Gencebay’a (69) nice sağlıklı, uzun ömürler dileriz. Başbakanımız da Gencebay’ın ünlü şarkısından esinlenmiş olsa gerek ki “Gazeteciliğin batsın!” diyor.

\n

Milliyet’te Namık Durukan, bir gazetecilik başarısına imza attı. Kâbe’ye dönüştürülen İmralı ile TC Devleti arasındaki görüşme tutanağını açıkladı. Başbakan, İmralı kulisinde dönen dolapların açıklanmasına tepki olarak “Gazeteciliğin batsın…” dedi.
1964’te Türkiye, Kıbrıs’taki soydaşlarına yönelik Rumların kıyımlarını önlemek amacıyla 2 Haziran’da askeri harekâta girişmişti. ABD Başkanı
Lyndon B. Johnson 7 Haziran’da çok kaba kaleme alınmış, tehdit dolu bir mektubu Ankara’ya göndererek “Silahlarımızı kullanamazsınız” gerekçesiyle müdahaleyi önlemişti. Başbakan İsmet İnönü de Time dergisine 13 Haziran 1964’te “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır…” demişti.
Mektubun gizemini ancak 1.5 yıl sonra
Cüneyt Arcayürek Hürriyet gazetesinde kaldırınca İnönü’nün Johnson’a gönderdiği yanıt da 15 Ocak 1966’da açıklandı.
Bu iki basın olayı Türkiye’nin egemenliği konusundaki önemli köşe taşlarıdır. Ne var ki ünlü yazarlarımız bu başarıyı ve tutanakta yer alan Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden içeriği görmezden gelip mesleki başarıya saldırıyorlar.
Yine İnönü’den bir anımsatma yapalım. 3 Mayıs 1972’de THY uçağı Sofya’ya kaçırılmıştı. Korsanlar,
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bırakılmasını istiyorlardı. Yolcuları arasında İnönü’nün oğlu Ömer de vardı. Bazı bakanların korsanlarla “görüşme” önerilerine İnönü “Eşkıya ile pazarlık yapılmaz…” demişti.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları