İki 'Maktule'!

08 Şubat 2013 Cuma

Cuma günü ABD Büyükelçiliği’nin vize giriş kapısında bir “canlı bomba” olayı yaşandı. Elçiliğin güvenlik görevlisi öldü, değerli bir meslektaşımız yaralandı. Polis, canlı bombanın kimliğini, daha önce benzeri olaylara karışmış, sabıkalı Ecevit Şanlı olarak açıkladı.
O günlerde Ankara’ya geleceği önceden açıklanan ABD Savunma Bakan Yardımcısı
Ash Carter, beraberinde “Federal Araştırma Dairesi (FBI)” olay yeri inceleme uzmanlarını da getirdi. Bu uzmanlardan önce Ankara Emniyeti ile elçilik güvenlik birimleri, olay ile bağlantılı çeşitli kanıtları birlikte zaten toplamaktaydılar.
FBI uzmanları yine de olay yeri incelemede, kanıt toplamada, teknik izlemede, ifade almada Türk meslektaşlarının katkılarından, işbirliğinden yararlandılar.

\n

***

\n

21 Ocak’ta İstanbul’da kaybolduğu saptanan Amerikalı kadın “turist-fotoğrafçı” Sarai Sierra’nın cesedi 2 Şubat’ta surlar içindeki bir dehlizde bulundu. İstanbul polisi bu süre içinde İstanbul’u neredeyse didik didik araştırmıştı.
Siyasal yanı olmayan bu cinayeti örten gizem henüz aralanmadı. Basında çeşitli soruların sorulması sürüyor. Ailesi ve eşi ABD’den gelerek soruşturmaya katkıda bulunduktan sonra cesedi alarak Nev York’a götürdüler.
Bu olayda bu kez Türk polisi FBI’dan yardım istedi. İşbirliğine gidildi. Sierra’nın ABD’deki yaşantısının yanı sıra tüm internet iletişiminin bilgileri Türk polisine iletildi. Cinayeti örten gizem perdesinin aralanması için işbirliği sürdürülüyor.

\n

***

\n

Bir ay önce Paris’in göbeğinde aralarında PKK terör örgütünün kurucularından ve kasası olarak bilinen Sakine Cansız ile birlikte Fidan Doğan ve Leyla Sönmez adlı kadınlar başlarından kurşunlanarak öldürüldüler.
Fransız polisi gözaltına aldığı bazı kişilerden
Ömer Güney’i tutukladı. Türk polisi, Güney’in Türkiye bağlantılı dosyasını Fransız polisine yardımcı olması için uzmanları ile Paris’e gönderdi.
Dünkü Cumhuriyet’te
Bahadır Selim Dilek’in haberinden Fransa’nın bu üç terörist kadın hakkında Türk polisi ile işbirliğine yanaşmadığını öğrendik!
İki ülke arasında
“adli yardımlaşma işbirliği” uygulamasına ve üstelik “Uluslararası Polis Örgütü’nün (INTERPOL) karargâhı bu ülkede bulunmasına karşın, Fransız polisi bir aydır Türk yetkililerle bağlantı kurmamış! Bırakın bağlantı kurmayı Paris’teki Türk Büyükelçiliği’nin tüm girişimleri de yanıtsız bırakılıyormuş!

\n

***

\n

Ne olursa olsun, her kim olursa olsun cinayetler onaylanamaz!
Sierra, sıradan bir Amerikalı turist... Olayın aydınlanması için Türk ve Amerikan polisleri işbirliği yapıyorlar.
Cansız, terör örgütünün kurucularından… Tüm kirli para, kara para ondan sorulur. Hangi uyuşturucuların, hangi silahların alışverişinde ödemelerin kimlere ya da kimlerden yapıldığı ondan sorulurdu. Bu kirli olayların uzantıları olarak her yıl yüzlerce masum insan teröre kurban gidiyor.
Bu kirli hesaplar
belli olunca, PKK ve yeraltı dünyası önemli bir darbe yiyecekti. Paris’in, Ankara ile işbirliğine gitmeyişinde bu kirli işlerin ucunun yoksa Fransa’ya mı dokunduğu, sorusunu akla getiriyor.

İstifa: Doğal Hakmış!

\n

Gün geçmesin ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) orgeneralinden teğmenine kadar çeşitli rütbelerde istifa haberleri basına yansımasın! Bu istifaların temelinde “Ergenekon, Balyoz, Casusluk” gibi davalardan dolayı 400 kadar Türk subayının tutuklanmalarına karşı tepkiler yatıyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “10 yıllık zorunlu hizmet süresini tamamlamasının ardından istifa ederek TSK ile ilişiğini kesen savaş uçağı pilotu sayısının son bir ay içerisinde 110’u bulduğu doğru mudur?” biçiminde bir soru önergesi yöneltti.
Önergede ayrıca şöyle de soruldu:
“Bu pilotların görev yaptıkları F16 ve F4 filo komutanlıklarına göre dağılım sayısı nedir? 110 savaş uçağı pilotunun istifasının Türkiye’de askeri pilotlarda yüzde 15’lik dilime denk düştüğü ve olağanüstü bir durumda, harekât esnasında bazı uçaklarımızın kullanılamayacağı sonucunu doğuracağı duyumu doğru mudur?”
Yanıt, Başbakan’dan önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Necdet Özel’den özetle şöyle geldi: “TSK’de istekle istifa/emeklilik ocak-şubat aylarında gerçekleşmektedir. Kendi isteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılacak personelin işlemleri devam etmektedir. İşlemler tamamlanınca kamuoyuna bilgi sunulacaktır. (…) İstifa/emekliliğin doğal, kişisel bir hak olduğu unutulmamalıdır.”
“İstifa” elbette “doğal hak”tır… Ancak orgeneralinden teğmenine kadar bireysel ve topluca istifaların başka bir anlamı yok mu?

\n

***

\n

Galiba “istifa” kurumu AKP hükümetinde biçim değiştiriyor. Başbakan, dört bakanını değiştirirken “istifanız kabul edildi” sözlerini resmi kayıtlara geçirdi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e “görevden alma” kararı iletildiğinde kameralar önünde şaşırmıştı.
Oysa Başbakan’a göre Şahin
“istifa etmemiş” miydi? Olayın özünü anımsayalım. Hükümet kurulduğunda Başbakan, bakanlardan tarihsiz “istifa mektuplarını” alarak günü geldiğinde kullanmak üzere kasasına koymuştu!
Yeni Kültür ve Turizm Bakanı
Ömer Çelik de göreve gelir gelmez müsteşarından genel müdürlerine değin yüksek düzey görevlilerden istifa mektupları istedi. Günü geldiğinde kullanmak üzere kasasına koydu.
Hani istifalar
“doğal hak”tı?
“Başkanlık sisteminin” özentisindeki Başbakan, istifa kurumunu ABD’den kopya çektiği anlaşılıyor. ABD’de yüksek düzey yöneticiler ve elçiler yeni seçilen başkana imzalarını sunarlar. Bu uygulama, örneğin aynı kişi 2. kez başkan seçilse de bu kişileri bir önceki dönemde kendisi atamış da olsa geçerlidir.
Ama Donanma Komutanı Oramiral
Nusret Güner’in istifası doğal mı tepki mi? 110 pilotun istifası doğal mı tepki mi?
Yoksa İngiliz
“Economist” dergisinin “Erdoğan ve Generalleri” başlıklı yazısındaki “Bir zaman her şeye muktedir Türk ordusu, aciz değilse sindirilmiş durumda…” yargısı mı daha doğru?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları