Elçiye Zeval Olur mu?

12 Şubat 2013 Salı

Son iki yüzyılın diplomatik uygulamaları, elçilerin bulundukları ülkenin içişlerine burunlarını sokacak konuşmalar yapmalarını önlüyor.

\n

Yaklaşık iki yıldır Ankara’da bulunan ABD Büyükelçisi Francis J. Ricciardone ise konuştukça konuşuyor! AKP Hükümeti’nin demokratik olmayan yargılama yöntemlerine yüklendikçe yükleniyor. En son olarak şunları söyledi:
“Çok uzun süredir hapiste olan milletvekilleri var. Suçları bile belli değil. Askeri liderler de aynı biçimde hapiste. Profesörler de tam anlaşılamayan suçlamalarla demir parmaklıklar arkasında. Barışçıl gösteri yapan öğrenciler de… Hukuki sistemin sonucu bu biçimde olursa, bu insanlar terörist olarak yorumlanıp kafalar karışırsa, Avrupa ve ABD mahkemelerinin buna karşılık vermeleri zor olur!”
Bu sözler yanlış bir çevrinin sonucu değildi. Bir gazetecinin elçinin sözlerini yanlış algılaması ise hiç değildi. Çünkü elçi gazetelerin Ankara temsilcilerini toplayarak bu sözleri açık ve seçik olarak söyledi. Ricciardone’nin bu davranışı ilk kez olmuyor. 17 ve 20 Mayıs 2011 tarihli yazılarımızdan elçinin kimliğini anımsayalım:
“Diplomasi yaşamına 32 yıl önce Türkiye’de başlayan Francis Ricciardone bugün Ankara’da büyükelçi. Kızlarından biri Adana’da doğdu, eşi Çukurova Üniversitesi’nde eğitim gördü. Adana Başkonsolosluğu sonrasında Ankara elçiliğinde 2. adam konumundaydı.
Sonrasında Mısır’da, işgalden sonra Irak’ta ve kısa bir süre önce de Afganistan’da büyükelçilik yaptı. Bir anlamda ‘sorunların elçisi’ olarak güç ortamlarda yaşadı.
Senato, ‘yumuşak başlı’ gördüğü Ricciardone’nin Ankara’ya atanmasını onaylamadı. Ama Başkan Barrack Husein Obama Senato’yu teğet geçerek Ankara’ya gönderdi. ABD Kongresi’nce yayımlanan son ‘basın özgürlüğü’ ve ‘insan hakları’ raporlarında AKP Hükümeti’ne yönelik eleştirilerin ağırlaşmakta olduğu bu ortamda Ricciardone Ankara’daki görevine başladı.”

\n

***

\n

Türkçe bilen elçi, iki yıl önce gazetecilerin tutuklanması olayındaki bir soruyu Kongre’nin raporu doğrultusunda, “Bazen dışarıdan bazı çelişkiler görebilirsiniz. Geçen hafta mükemmel bir deyim öğrendim: Bu ne perhiz, ne lahana turşusu!” sözleriyle açıklamıştı…
Büyükelçi, hükümetin
“Türkiye’de basın özgürlüğü var” açıklamalarına karşı gazetecilerin tutuklanmalarındaki çelişkiye dikkati çekmişti. Bu sözler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “acemi elçi” demesine yol açmıştı.
Dönemin İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, “Basın özgürlüğünde ABD’den bile ilerideyiz!”, AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik “Elçiler içişlerimize karışamazlar” demişlerdi.
Vaşington sözcüsü,
“acemi elçi” tanımlamasına karşı “Türkiye’deki basın özgürlüğüne ilişkin kaygılarımız sürüyor. Büyükelçimizin arkasındayız!” diyerek ABD’nin tepkisini açıklamıştı.
Demek ki Ricciardone bu sözleri
“kişisel” değil, Vaşington adına söylemişti. Kaldı ki Jim Zanotti imzalı, ABD Kongre Araştırma Merkezi’nin 8 Nisan raporunda Türkiye’de Ergenekon-Balyoz gibi davalarla bağlantılı şu sözler yer alıyordu:
“Türkiye’de ordunun siyasal rolünün azalması ve halkın ABD’ye bakışındaki olumsuz eğilimler ışığında askeri ilişkilerimizin yeniden biçimlendirilmesi gerekir.”
Dışişleri Avrupa-Asya İşleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Türkiye’nin içişleri falan dinlemeyip, insan hakları raporu bağlamında, Ankara’ya “kapsayıcı olun” uyarısında bulunmuştu.

\n

***

\n

Vaşington, bu kez de elçisini yalnız bırakmadı. Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland “Ricciardone, Türkiye’ye karşı hassas yorumlarında yeni bir şey söylemedi! Kaldı ki yeni Bakan John Kerry de Ankara ziyaretinde aynı sözleri söyleyecektir!” dediği için, elçinin iki yıllık öyküsünü anımsatmak istedik.
Bu kez de Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan
“resmi bir tepki açıklaması” gelmedi. Ricciardone, Dışişleri’ne “kınama” için çağrılmadı, üstelik 6 gün önceden görüşme istediği Müsteşar Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu Ankara dışında olduğu için bu sözlerinden sonra görüşebildi.
Elçinin muhatabı AKP’ymişçesine yine tepki, parti sözcüsü Çelik’ten şöyle geldi:
“ABD Büyükelçisi haddini bilmeli. Nasıl bir ülkenin yargı sistemiyle ilgili ahkâm kesersiniz? Bu hakkı size kim veriyor? Büyükelçiyi sınırları içinde kalmaya davet ediyoruz.”
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç da bir psikolog edası ile “Sayın elçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sıkıntı var” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan yine çıt çıkmadı.
Kendisinden
“özür” beklenen Ricciardone’nin gönderdiği mektupta “Üzülmenizden üzüntü duydum” demekle yetindiği Çelik geri vitese taktı!
“İster ABD Dışişleri Sözcüsü, ister ABD Büyükelçisi, ister Clinton söylesin, biz onların ne söyleyeceğine karar veremeyiz, onlar da bizim ne söyleyeceğimize, ne tepki vereceğimize karar veremez.
Biz ABD ile dost ve müttefikiz, ama bu ABD ile her konuda yüzde 100 mutabık olacağımız anlamına gelmez. Bazı konularda aynı şeyi düşünmememiz, aynı yerde durmamamız bizi dost ve müttefik ülkeler olmaktan çıkarmaz. Birisiyle ne kadar müttefik de olsanız, ortak duruş ve menfaatleriniz de olsa her konuda mutabık olmayabilirsiniz. ABD ile birçok konuda aynı şeyi düşünmediğimizi sağır sultan bile biliyor.
Bu konuda yeni bir tartışmaya da gerek yok. Bu olayda da Büyükelçi söyleyeceğini söyledi, biz de ne gerekiyorsa onu söyleyip tepkimizi verdik, Dışişleri Bakanlığımız gerekli uyarıyı yaptı. Büyükelçi de diplomatik nezaket çerçevesinde bir mektupla bize üzüntülerini iletti. Bizim bu meseleyi kan davasına dönüştürmek gibi bir niyetimiz yok. Mesele artık kapanmıştır!”

\n

***

\n

Türkçemize Osmanlı döneminden “Elçiye zeval olmaz!” diye bir tanımlama geçmiştir… Anlamını “Ne derse desin elçi uzaklaştırılmaz” olarak yorumlayabiliriz. Günümüz diplomasisinde artık, Latincesiyle elçiler “persona non grata (istenmeyen adam) ilan edilebiliyorlar!
Eğer 2 yıldır “acı söyleyen dost!” Ricciardone’nin AKP Hükümeti’ne “ayna tutan” sözlerini başka bir ülkenin elçisi söyleseydi “zeval” olur muydu, olmaz mıydı? Söyledikleri yalan mı?
George V. Bush, Erdoğan’ı, daha başbakan olmadan Beyaz Saray’da hiçbir yabancıya nasip olmamışçasına kabul etmemiş miydi? Obama, başkan olarak ilk dış ziyaretini Ankara’ya yapmamış mıydı? Gelecek ay, bu kez ilk ziyaretini İsrail’e yaparken, yolunun üzerindeki Ankara’yı nedense dışlıyor!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları