Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ata’nın arkeolojisi!

20 Aralık 2019 Cuma

Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak ve sahip olmaktan geçer... Mustafa Kemal Atatürk

 

Definecilerin hedeflerinde; ister izinli ister kaçak Türkiye’deki “tarihsel, kültürel, dinsel miras noktaları” vardır.

Türkiye’nin bu mirasına özetle göz atalım: Uzmanlar, İslamiyet öncesinde 42 uygarlığın Anadolu’dan gelip geçtiğini söylüyor. Yazı olmadığı için adları bilinmeyen uygarlık ya da insan toplumlarının kalıntıları, örneğin Göbeklitepe ve Çatalhöyük bu 42 rakamının dışındadır.

Anadolu’da 3 bin antik kentin varlığı biliniyor. Yunanistan’dan fazla Helen, İtalya’dan fazla Roma kentlerine ek olarak, Anadolu’ya özgü kentler var.

Türkiye’de 20 bin “höyük (tepe kent örneğin Troia) en küçüklerinden biridir. 25 bin “tümülüs (anıtmezar)” var. Örneğin eşek kulaklı Kral Midas’ın Polatlı’daki “anıtmezarı”, bunlardan biri, hepsinin ikinci en büyüğüdür.

Dünyanın “yedi harikasından” ikisi Anadolu’dadır.

İslamiyet öncesinde Anadolu’da yaklaşık 25 bin “anıt” vardır. Toplam olarak bu miras, haritaya 70-75 bin nokta olarak yansır. Türkiye’de 50-55 bin köy olduğu anımsanacak olursa, her köye ortalama olarak bir tarihsel nokta düşüyor demektir!

İşte bu olgu, maalesef definecilerin hedefidir...


 ***


ATA'nın müzesi...

Bu zenginliğin kıymetini biliyor muyuz?

Merkezi Nev York’ta bulunan “Uluslararası Sanat ve Araştırma Vakfı’nın (İFAR), 80’li yılların sonunda yaptığı bir araştırmaya göre, dünyada insanlar o dönem sanat eserlerine bir yılda 5 milyar dolar harcamışlar...

Bu değerin 2 milyar doları, kaçak, çalıntı ve sahte sanat eserleri için kullanılmış. Bu rakamın içindeki 300-400 milyon dolarlık pay, Türkiye’den kaçırılan ‘tarihsel eserlerden’ oluşuyordu!” Ya bugün?


***


Günümüzde “tarihsel, kültürel, dinsel mirası koruma” çalışmalarına gelecek yazımda dönmek üzere, 1920 Anadolusu’na dönelim...

Türkiye Cumhuriyeti” kurulmadan önce, “Bağımsızlık Savaşı’nın” sürdüğü yıllara doğru uzanalım. Yunan ordusunun, İzmir’den çıkıp Afyon’a sarktığı, ancak henüz Yunan top seslerinin Ankara’da duyulmadığı günleri anımsayalım.

O günlerde, savaş planları ile uğraşan Mustafa Kemal, Birinci Meclis’in ilk hükümetine 9 Mayıs 1920’de bir talimat vererek “Maarif Vekâlet’ine” bağlı olarak “Türk Asar-ı Atika (eski eserler) Müdürlüğü’nün” kurulmasını ister!

Ne dersiniz?  

Bakanlığın zaten topu topu 20 memuru vardı. Savaş sürmektedir. Kuruluşundan bir yıl sonra, adı “Hars (kültür) Müdürlüğü’ne” değiştirilen kurumun başındaki Mübarek Galip Bey, “Anadolu Uygarlıkları Müzesi’nin (AMM) çekirdeğini oluşturmaya başlar.

Akkale, Hacı Bayram Camii’nin yanındaki Augustos Tapınağı ve Roma Hamamı olmak üzere üç ayrı yerde tarihsel eserler toplanmaktadır. Yunan toplarının sesleri Polatlı’dan duyulmaya başladığında ise adı konmamış müze, artık ortaya çıkmaktadır.

Savaşta, arkeolojik müze kuran bir insan duydunuz mu?

Başkentte kalenin eteğindeki “Anadolu Medeniyetleri Müzesi (AMM’nin) kapısına asılı levhada, Hitit Kralı IV.Tuthalia’nın (İÖ 1250-1220) mührünün de bulunduğu “Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1921” yazar. Gelelim o levhanın yaşandığı döneme...

Yunanlar, Ankara’ya doğru ilerlemekte ve 70-80 km. yaklaşmışlardır. 1921’de Polatlı yakınında konuşlanan Yunan ordusunun top sesleri Ankara’da kaygı yaratmaktadır. Her an düşmanın eline geçmesi olası başkenti Kırşehir’e taşımak amacıyla vekâletler boşaltılmakta, dosyalar kağnılara yüklenmektedir.

Milli Mücadele’nin başarısızlığı konusunda çeşitli söylenceler yaygınlaşmaktadır. Düşman ordusunun başkenti ele geçirmesi artık gün sorunudur. İşte “o” levha bu koşulları anlatır...


***


Cumhuriyet yıllarına geçelim...

1935, Türk arkeolojisi için önemli bir yıldır. Atatürk, önem verdiği “Etileri (Hititler) araştırmak için Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık’ı, 21 Ağustos’ta Hattilerin başkenti Çorum-Alacahöyük’te kazıya başlatır. “Güneş Kursu” buluntuları dünya arkeolojisinde büyük yankı yaratır...

Atatürk, 1938’de Dolmabahçe’de ağır hasta yatmaktadır... Yaverlerini çağırır, treninin hazırlanmasını, Alacahöyük kazısına görmeye gideceğini söyler. Yaverler, bu istek doktorlara söylenince, Atatürk’ün ölüm yatağındaki bu yolculuğu önlenir...


 ***


O günlerde, Tarih Kurumu Başkanı Afet İnan ile yardımcısı Hasan Cemil Çambel’i İstanbul’a Dolmabahçe’ye çağırır ve Musa’nın 10 Emri” gibi on maddelik (özetle) şu emri yazdırtır:

1. Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri bulmak, toplamak, muhafaza etmek ve restore etmek,

2. Memleket içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri tahrip olunmak, çalınmak, satılmak, zıyaa uğramak ve zamanla kendi kendine harap olmak tehlikelerinden masun bulundurmak için hükümetçe bütün tedbirleri alınmak,

3. Hükümet otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında CHP’nin Halkevlerine ve parti organlarına açtıracağı sürekli ve uslanmaz bir propaganda faaliyeti ile ve Basın Yayın Umum Müdürlüğü nezareti ve takibi altında günlük gazete ve mecmualarda yaptırılacak sürekli, tesirli, popüler neşriyatla, bu milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek,

4. Gerek içeride gerek dışarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski eserlerin ve tabloların kopyalarından koleksiyonlar vücuda getirmek,

5. Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu şehirleri büyük üslupta birer ‘eski eserler ve abideler merkezi’ haline koymak,

6.Ecnebi tarih ekspedisyonların büyük sermayelerle başardıkları kazıları, ileride mali kudretimizin vüsat zamanında yapmak üzere, şimdilik, küçük mikyasta kazılar tertibi ile arkeolojik ve antropolojik araştırmalar ve keşifler yapmak,

7. Memleket içinde ve dışındaki mühim kazı ve keşif yerlerine seyahatler tertip ederek, bulunan tarihi eserler ve abideler üzerinde ilmi tetkikler yapmak,

8. Hükümete düşen işleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların hükümet nezdinde takip etmeleri,

9. Yabancı bilim müesseseleriyle ve otoritelerle, mütehassıslarla işbirliği kurmak,

10. Kültür Bakanlığı’nın verimli yardımını, işbirliğini sağlamak.”

Acaba günümüzde Kültür Bakanlığı’nda tepeden tırnağa, bu “10 emri” kim hatırlayıp uyguluyordur?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları