Aspendos ve Ötekiler (5)

23 Ekim 2015 Cuma

Venedik Tüzüğü restorasyon için ne diyordu? Kültür varlığının korunmasında “Faraziyenin başladığı yerde onarım durmalıdır” diyor! 1591 yılında İstanbul Beyoğlu’nda yaşayan Süheyl Bey, Mimar Sinan’dan kendi adını taşıyacak bir cami yapmasını istemiş, Koca Sinan da, Beyoğlu Fındıklı’da “sekizgen planlı ve kubbeli” bir cami yapmıştı.
Geçen yazımda, restorasyonun günümüzde nasıl yapıldığının resmini gördünüz!
Bu tür ihalelerde devlet; inşaat müteahhidi restoratör müdür, taşeronu restoratör müdür, heyetinde restoratör var mıdır konusunu aramaksızın ihaleyi verir. Kazanan müteahhidin pamuk elleri de cebe girer! Hatta her nedense, bazı ihalelerin “olurunun” ilgili bakanlıkça değil, Başbakanlıkça “olur” verileceği hakkında bir genelge bile yayımlanmıştır

***

Anımsarsınız Mimar Sinan 1557’de Süleymaniye’yi yaparken kubbede nargile içip çalışmadığı, Kanuni Sultan Süleyman’a şikâyet edilmiş. Kanuni, inşaata gelerek Koca Sinan’a “Neden çalışmıyorsun?” diye hesap sormuş. Aldığı yanıt “Kubbenin akustiğini (ses düzenini) nargile ile kontrol ediyorum!” olmuş...
Mimar Sinan zamanında ne mikrofon, ne hoparlör vardı! İmamın konuşmasının, duasının, müzikal nitelikli ilahilerin, mevlidin, koskoca caminin her yerinde aynen duyulması Sinan’ın ustalığını gösterir. “Kalfalığım” dediği Süleymaniye’de olduğu gibi “ustalığım” dediği Selimiye’de de aynı özeni göstermişti.
Sinan’ın, Süleymaniye Camii’ne ait 88. muhasebe defterlerinde “cami içerisinde sadânın (yankının) aksini kuvvetlendirmek için kubbenin içine ve köşelerine ağzı iç tarafa açık, gömülerek örülmüş olan küçük sebûlardan (testilerden, kavanozlardan) 255 adedini satın almak için (tanesi 2 akçeden) ödenen 510 akçeden” söz edilmiştir.
Bu testilerin kullanıldığı yönteme, akustik sanatında “boşluklu rezonatör (titreşimleri, ses dalgasını yayma) tekniği” deniliyor... Camilerde gürültü düzeyinin 25– 30 dB’i (desibel) aşmaması öngörülüyor. Çünkü amaç cemaatin huşû içinde ibadet edebilmesidir.
Ayrıca Süleymaniye’nin 94. muhasebe defterinde “kubbenin sıvanması için gerekli olan 27 kantar keten satın alındığı” kaydı vardır. Sinan, en uygun çınlama süresine ulaşmak amacıyla kubbe ve duvarların yansıtıcı yüzeylerini “ketenle” kaplayarak yutulmayı ve yansımayı azaltıcı önlemleri de almıştı!
Ama ne oldu? Cami, 2007-2010 yılları arasında onarıldı. Restorasyon adı altında kubbede sıva ve sentetik maddeler kullanıldı. Sinan’ın kullandığı yöntemler dışlandı, testilerin ağızları örtüldü, 100 kadar hoparlör konularak cami seçim meydanına dönüştürüldü... Karşılığında da seçim meydanlarında dualar, ilahiler okunur oldu!
Eskiden elinizi şaklattığınızda, caminin her köşesinde aynı çınlamayı duyarken, restorasyondan sonra metalik bir çınlamadan söz edilir oldu. Günümüzde, Süleymaniye’de Sinan’ın akustiği, imamın sesi ve 100 hoparlörden çıkan 3 ayrı ses, camiye gelenlerin kulaklarını zorluyor.
İstanbul Müftülüğü yetkilileri, bu gerçekleri şu sözlerle yalanladılar:
“Bu araçlar teknik araçlar oldukları için kullanım sırasında arızalar ortaya çıkabiliyor. Cami görevlilerinin istekleri doğrultusunda mikrofon yapıları değiştirilerek, yeni hoparlörler ekleniyor!”
Ana sorun Sinan’ın mimari ustalığının dışlanarak, yerine seçim meydanlarının mikrofonlarının, hoparlörlerinin konulması değil midir? Restorasyon yapılacaktıysa, o halde neden Koca Sinan’ın yarım bin yıl önceki yönteminden daha iyisini bulup uygulamadılar?

Teşekkür!
Geçirdiğim trafik kazası nedeniyle dostlardan ve okurlardan gelen geçmiş olsun iletilerine, olay yerine 3 dakika içinde ulaşan, tanımadığım ambulans görevlilerine ve Dışkapı Hastanesi Acil Servis Bölümü çalışanlarına çok teşekkürler ederim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları