Arcayürek…

26 Haziran 2015 Cuma

Cüneyt Arcayürek aramızdan ayrıldı… Yollarımız ilginç biçimde, sıkça şu ya da bu biçimde kesişti…
27 Mayıs 1960’ta Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) öğrenciliğim sürüyordu. Kız kardeşim de o yıl SBF’yi kazanarak Ankara’ya geldi. İzmir’de posta müdürü olan babam, o yıl Demokrat Parti’nin (DP) “gördüğü lüzum üzerine” emekliye ayrılmıştı.
Emekli bir memur, Ankara’da iki çocuğunu üniversitede okutamayacağı için iş aramaya karar verdim. Kimseyi tanımıyordum. Aklıma, fakülte 3. sınıfta hazırladığım “Turizm Ekonomisi” tezinde, bana büyük yardımı olan, -o zaman ünlü ressam değildi- Turizm Genel Müdürü Burhan Doğançay geldi.
Ziyaretine gidip bana iş verip veremeyeceğini sordum. DP’nin ekonomik yıkımı nedeniyle, devlette kimse işe alınmıyordu. “İstersen seni gazeteci yapalım!” önerisinde bulundu. Ne iş olursa yapmaya hazırdım.
12 Kasım’da, beni yakın arkadaşı Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Arcayürek’e götürdü. Burhan Ağabey durumu ona anlattı. Gerçekten kadro yok muydu, yoksa 22 yaşındaki genci gözü tutmamış mıydı bilmiyorum, “iş yok” dedi.
Gazeteci olma düşüncesini o gün edindim! Olayı bir arkadaşa anlattım. O da beni Cumhuriyet gazetesinde Ecvet Güresin’le tanıştırdı. Ecvet Bey “Sen gazetecilik yapabilir misin” diye sorunca gençliğin rahatlığıyla “Siz yaptıktan sonra, ben niye yapmayayım!” yanıtını verdim. Güldü, o gün gazeteciliğe ilk adımımı attım.
Aradan yıllar geçti. Atina’da Milliyet gazetesinin temsilcisi idim... 1984 sonbaharında Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç aradı. Acele Ankara’ya dönüp Arcayürek’in yerine “Haber Müdürlüğüne” getirildiğimi söyledi.
Ankara’ya döndüğümde, görkemli Hürriyet’in temsilcisi Arcayürek’in, Milliyet’in temsilcisi Orhan Tokatlı’nın altında “Haber Müdürü” olarak çalışırken anlaşamayınca ayrıldığını öğrendim. Onun masasında göreve başladım.
Yıllar sonra Nev York’taki görevimden Hasan Cemal ve Emine Uşaklıgil’in önerileriyle, Ankara’da Cumhuriyet bürosuna “araştırmacı gazeteci” olarak döndüm. Arcayürek de Cumhuriyet’te köşe yazıyordu.
1991 Kasımı’nda 80 çalışanı Cumhuriyet’ten istifa edince, beş ay işsiz kaldık. Nisan 1992’de bizler gazeteye dönünce, İlhan Selçuk ve arkadaşların önerisi ile ben “Genel Yayın Yönetmeni”, Arcayürek de “Ankara Temsilcisi” olmuştu. Garip bir biçimde bana iş vermeyen kıdemli meslektaşımın amiri olmuştuk!
İki yıl sonra görevimden ayrıldım, o da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e “danışman” olarak Çankaya Köşkü’ne gitti. Bir süre sonra yine köşe yazarı olarak gazeteye döndü.
Kısa fıkraları ile ün yapan, gazeteci Şinasi Niyazi Berker’in Türk basın tarihine kazandırdığı “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur!” sözü Arcayürek için gerçekten Hürriyet Temsilciliği’nde geçerliydi. Çünkü o tarihte “temsilci” gibi değil, sanki bir “muhabir” gibi herkesi atlatıyordu.
Haber konusunda duyduğu kuşkularla çok güzel koku alır ve anıtsal haberleri patlatırdı. Ancak meslektaşları ile özel ilişkilerindeki “bireysel kuşku ve alınganlığı” kendisine en çok zarar veren özelliği idi. Başkent basın tarihinin önemli bir sayfası kapandı…

Eriyen Buzdağı!
Havalar ısınınca Kuzey Kutbu’ndaki buzullar da eriyerek okyanusta kaybolur gider… Halkoylamasında yüzde 91 oy alan Kenan Evren’in sonunu anımsarsak, yüzde 52 oyla Ak Saray’a giden Sultan’ın yakın dünyasında da erime başladı!
17-25 Aralık yolsuzluklarında adı öne çıkan “altıncı”Rıza Sarraf’a Türkiye İhracatçılar Meclisi’nce (TİM) “mücevher dalında dışsatım başarı ödülü” verildi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci“onur duyarak” ödülü Sarraf’a sundular.
Sarraf’lı resim basına yansıyınca Sultan’ın hükümetteki kolu olan Kurtulmuş bile utancını şöyle açıkladı: “Eğer önceden bu isme ödül vereceğimi biliyor olsaydım, o karenin içerisinde yer almazdım. Bu fotoğrafın ortaya çıkması inanın ki herhalde en çok bana rahatsızlık vermiştir.”
Yandaş Yeni Şafak gazetesinin yazarı Abdülkadir Selvi ödül töreni hakkında, şöyle yazdı: “AK Parti’nin oylarının düşmesinin bir nedeni Rıza Sarraf’tı. Seçim sonuçları Sarraf ve 4 bakanın AK Parti’ye verdiği zararı ortaya koydu. AK Parti’nin Türk milletine çok samimi özür borcu var. Oysa tam tersi yapılıyor. Milletle dalga geçilir gibi Sarraf’a plaket veriliyor. Hani seçimlerde verilen mesaj alınmıştı! Mesaj böyle mi alındı? Oldu olacak Sarraf’ın heykelini dikin, 4 bakanı da seçim afişi yapın olsun bitsin bu iş!”
“Ak troll” denilen yandaşlardan Taha Ün, Emine Erdoğan’ın özel kalem müdiresi Sema Silkin ile TBBM’ye bağlı (!) Beylerbeyi Sarayı’nda Sultan’ın tanıklığı ile evlendi.
“Cinayet, tehdit, adam kaçırma, çek-sanat tahsilatı gibi olaylara adı karışan yeraltı dünyasının sabıkalılarındanSedat Peker, cezaevindeyken evlendiği, o ortamda nasıl hamile kaldığı bilinmeyen avukatı Özge Yılmaz ile düğüne gelmişti. Sultan’ın kendisine gösterdiği özel ilgi nedeniyle Peker “Fikrimi sorarsanız Sayın Cumhurbaşkanımız şahsımla ilgili bazı art niyetlilerin özellikle görmek istemediği toplumdaki yerimi görmüştür.” sözleri ile AK Parti’nin “akına” sığınma yolunu tuttu! yolunu tuttu! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları