Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Amida'dan Diyarbakır'a

16 Nisan 2013 Salı

Diyarbakır - Diyarbakır’a çeşitli zamanlarda değişik nedenlerle gittim. Diyarbakır’ı tanıdığımı sanırdım ama “Kaleli Kent Diyarbakır’ı” meğerse hiç tanımamışım!
Valilik ve Belediye Başkanlığı’nca 11-14 Nisan günleri arasında düzenlenen “
Diyarbakır Kalesi ve Tarihi Şehri ICOMOS/ICOFORT Toplantısı 2013’e” davet edildim. Toplantıya 15 ülkeden bilim insanları, uzmanlar, kent plancıları, subaylar katıldı.
“Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) bir alt kuruluşu olan 110 üyeli “Anıtlar ve Sitler Uluslararası Kurulu’nun (ICOMOS) yan örgütü “Kaleler ve Askeri Miras Uluslararası Bilim Komitesi’nin (ICOFORT) yıllık toplantısı bu kentimizde düzenlendi.
“Diyarbakır Surlarının UNESCO Kültür Mirası Adaylık” sürecinde nelerin yapıldığı, nelerin yapılması gerektiği Türk ve yabancı uzmanlarla tartışıldı. Gerek kalenin çeşitli yerleri, gerek kale içindeki eski ve kent dışındaki 12 bin yıllık yerleşimler gezildi.

\n

***

\n

“Diyarbakır Kalesi’nin görkemini” daha ayrıntılı bir başka yazıda okurlarıma sunacağım. Bu yazıda toplantı ile sınırlı kalacağım. Ancak yine de kale hakkında kısaca bilgi vermeliyim.
Binlerce yıl önce Yukarı Mezopotamya’nın depremleri olmayan ve bereketli toprakları bulunan Dicle Nehri kıyısında Amida Höyük’ü seçen insanlar Diyarbakır’ın da çekirdeğini yaratmışlar. Yerleşim Hurrilerle genişlemiş ve höyüğün çevresinde yapılan, günümüzde İçkale olarak tanımlanan kent zamanla büyüyünce 6 km’yi bulan Dışkale surları ile savunagelinmiş.
33 değişik uygarlığa ev sahipliği yaparken
“Dört Kapılı Amida Kenti’nin” adı “Kaleler Kenti Diyarbakır’a” dönüşmüş. 1939’da surun çevrelediği kentte 70-75 bin kişi yaşarken, son yıllardaki terör olaylarının göçe zorlamasıyla ile surlar dışındaki yerleşmelerde nüfus 1.5 milyonu aşmış. Nüfus patlaması “Amed” de denilen tarihsel kentin bozulmasına, yıkımlara neden olmuş.
Şimdi amaç; duvarlarında değişik dillerde 63 yazıt ve simgenin bulunduğu yıkık surları onar
mak, çevresindeki gecekondulardan temizleyip kalenin görkemini ortaya çıkarmak ve bir bütün olarak bu tarihsel mirası gelecek kuşaklara bırakmak… Bu hedefi gerçekleştirmek için de UNESCO’nun “Tarihsel Miras Listesi’ne” girebilmek amacıyla valilik ve belediye kolları sıvamış.
Anadolu’dan adı bilinen
ve İslamiyet öncesinden 42 uygarlık gelip geçerken yeni gelenlerin saldırıları nedeniyle ülkemizde kalelere bolca rastlanır. Bunlar içinde en uzunu kuşkusuz 7 km. ile İstanbul surlarıdır. Ancak yıkımlar ve “yanlış onarımlar” yerine “yeniden yapımlarla” Bizans surları görkemini yitirmiştir.
6 km. ile en uzun sur olan Diyarbakır Kalesi’nde aynı hatalar yapılmazsa, hedefe tam anlamı ile ulaşılırsa Çin Seddi’nden sonra uzaydan çıplak gözle görülebilecek bir tarihsel yapıyı, bu kentimiz ve ülkemiz kazanacak demektir.

\n

***

\n

Vali Mustafa Toprak’ın izlediği siyasa önem taşıyor. Kentin kalkınması amacıyla verilen 60 milyon liralık ödeneği başka alanlara değil, yalnızca “kültüre ayırma ve koruma” amaçlı kullanım kararı almış.
Bu parayı, Diyarbakır kültürel mirasının korunması, surların temizlenmesi, evlerin turizme kazandırılması, Dört Ayaklı Minare’nin onarımı, Ulucami ve Hanlar Bölgesi’nde düzenlemeler yapılması gibi beş konuya ayırmış.
Toplantıyı açış konuşmasında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı
Osman Baydemir özetle şunları söyledi:
“1990’lı, 2000’li yıllarda nasıl ki Diyarbakır surları bin yıllarca buradaki medeniyetleri inançları, dilleri, kültürleri koruduysa, son 30 yılda da o muazzam sıkıntıyı bir kez daha Diyarbakır surları göğüsledi. Binlerce yıl insanlığı koruyan Diyarbakır surları zorunlu göçe maruz kalan insanları bir kez daha korudu. Evsiz barksız kalan insanlar bir kez daha güvenlik için sırtlarını Diyarbakır surlarına dayadılar ve derme çatma yapılar inşa ettiler. Elbette ki bir tahribattı. Ancak bu insani bir davranıştır.
Bu noktada yerel yönetimlerimiz devreye girdi, ikna ettik. Bugün sur, içindeki çarpık yapıdan kurtuluyor. Artık insanlık ailesinin ortak değerini insanlık ailesiyle tanıştırmak istiyoruz. 2013 yılının iki sembol değeri olsun istedik. Birincisi Diyarbakırımız için ‘surlar yılı’ olsun. Ama Diyarbakırımız aynı zamanda barışın da, demokrasinin de, insani kalkınmanın da temel adreslerinden bir tanesidir. 2013 yılı barış yılı olsun. İnşallah eşbaşlı gidiyor hem ‘surlar yılı’ oluyor, hem ‘Diyarbakır yılı’ oluyor; ama aynı zamanda barış süreci ve barış yolunda da önemli katkılar sunarak ilerliyor.”
Baydemir, “Belediye meclisine bütçemizin yüzde 10-15’ini kültür alanında kullanmayı önereceğim. Bunu basın toplantısı ile kamuoyuna açıklayacağım” dedi, biz oradayken bu açıklamayı yaptı.
BDP Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan ise hemşerilerine UNESCO’ya adaylık konusunda şu uyarıyı yaptı:
“Eğer hazırlığımızı doğru dürüst yapamazsak, dünyanın kabul ettiği kriterlerle bu dosyaları takdim edemezsek, ilgili kuruluşlara maalesef sadece politika yapmış oluruz. Aynı şey Mardin’in başına geldi. Mardin’in UNESCO’ya sunduğu dosya maalesef 10 yıldır kabul edilmedi. Yapmamız gereken bu işin mutfağında çalışan herkesin bu yemeği iyi hazırlaması lazım. Ev sahibi olarak rica ediyorum, yalvarıyorum. Bu konuda siz de bize yardımcı olun. Biz bir bölge, şahıs, düşünce adına yapmıyoruz. Dünya medeniyetinin doğum yeri adına, bir anlamda sizin de memleketiniz burası…”
Yabancı konuklar da ülkelerinde kale ve askeri ören yerlerinin korunmaları hakkında ilginç sunumlar yaptılar. Bu arada Diyarbakır Turizm Bürosu önünde sergilenmeye başlanan “Diyarbakır Kalesi ve içindeki tarihsel, kültürel mirasını” vurgulayan “maket” katılımcıların beğenisini kazandı.
Ankara’da Cumhuriyetin yaratılmasını yansıtan ulusal günleri yasaklayan başkent valisinin ve yıllardır başlanan işleri bitirememe başarısını gösteren büyükkent belediye başkanının, bir an önce Diyarbakır’a gidip bu kentin valisi ile belediye başkanından “Ankara Kalesi’nin korunması” konusunda ders almalarını öneririm!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları