Özdemir İnce

Ütopya ve gerçek: Eskişehir

17 Nisan 2022 Pazar

Köye göçmek zamanı gelince “evimizin kızı”, tarihçi Prof. Dr. Şaduman Halıcı bizi Eskişehir’e davet etti, “Birkaç gün durur, sonra gidersiniz” dedi. 

Dediğini yaptık! Çünkü bir “keşif seferi” önerisiydi. 1980’lerde bir gün otobüsle içinden geçmiştim. Tozlu, yıkık dökük bir kasabaydı. Trenle geçerken güzel istasyonunu ve cer atölyesini görürdüm. 

Bir de 2011 yılının 21-24 Nisan tarihleri arasında, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN’in desteğiyle düzenlediği I. Uluslararası Eskişehir Şiir Festivali’ne katılmış ve bir konuşma yapmıştım. 27 Nisan 2011 tarihli Hürriyet’te yayımlanan konuşmamda Eskişehir üzerine tek bir satır yoktu, çünkü “şiir ve şairler yüzünden” kenti görmemiştim.

***

KAHRAMANIM ESKİŞEHİR KENTİ:

Şaduman kızımız sayesinde kenti üç gün gördük: Vay anam, vay babam vay! Karşımda “Cumhuriyetin kent ütopyası”nın gerçekleşmiş hali vardı. Nedir bu ütopya? Dönemin halk kültürünün estetik anlayışıyla inşa edilmiş birkaç yüzyıllık binaları yıkıp yerine “Laz kalfa” kondusu dikmemek, onları tıpkı Paris’te, Brüksel’de, Hollanda’da, Atina’da olduğu gibi gözbebeği gibi korumak. Yapısal ve görsel estetik, rahatlayıcı, kolaylaştırıcı atmosfer ve ortam, öncü ve öğretici kent örgütü...

Ortaçağ Paris’inden kalma Mouffetard Sokağı’nı (Rue Mouffetard) internette arayıp bulun. Eskişehir’de böyle mahalleler var. Biri de “Eskişehir Kurtuluş Müzesi”nin bulunduğu mahalle... Odunpazarı ve eski fabrikaların akıllı mutasyonla (restorasyonla) bir başka amaçla kullanılması: Buna israftan kaçınmak ve ölüyü diriltmek denir. Sanki Hz. İsaAyağa kalk Lazarus!” demiş.

***

ESKİŞEHİR KURTULUŞ MÜZESİ:

Müze, bilgi ve belgeleri sunarken çağdaş teknolojinin olanaklarını kullanmış.. Zemin katta çocukların kullanımı için bir bölüm ayrılmış. Dokunmatik ekranlar kullanılarak Kurtuluş Savaşı ve Lozan Konferansı evreleri anlatılmakta. Üst katta, Kurtuluş Savaşı dönemin gazeteleriyle belgelenmekte. Karikatürler Odası’nda, 1919-1923 yılları arasında yayımlanan mizah dergilerinde, İstanbul’u işgal eden müttefikler, Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan kişi ve kurumları anlatan karikatürler sergilenmekte. Strateji Odası’nda ise Birinci İnönü Muharebesi tasvir edilmekte. Odada ayrıca İsmet İnönü, Fahrettin Altay ve Mehmetçiğin balmumu heykelleri de yer alıyor. Sunum salonunda Kurtuluş Savaşı’nı anlatan görsel nesneler tarih sırasıyla sergileniyor. 

Ülkemizdeki her yerleşim yerinin örnek alacağı dünya çapında bir müze.

***

BİLİM DENEY MERKEZİ VE SABANCI UZAY EVİ:

1986 yılında, Ülker Paris’e geldiği zaman benden beklenemeyecek bir şey yapmış ve onu Villette Parkı’ndaki Keşif Sarayı (Palais de la Découverte) ile Bilim ve Endüstri Merkezi’ne (la Cité des Sciences et de l’Industrie) götürmüştüm. 36 metre çapında bir çelik küre olan La Géode sineması, mimari harikası bir yapıydı. Çelik kundak bir ayna gibi dünyayı yansıtıyordu. Eskişehir’de gördüğümüz Bilim Deney Merkezi ve Sabancı Uzay Evi La Géode’un ikizi gibiydi, uzay evinin de bir yarıküresel (hémisphérique) ekranı vardı, yani kürenin tavanı ekran olarak kullanılıyordu. 360 derecelik küre şeklindeki dev ekranda bir uzay yolculuğu belgesi seyrettik. Yapı ve kullanımdaki bilimsel zihniyet bizi çok etkiledi. 

Çağının çağdaşı olmak ve öyle kalmak istiyorsan gördüğünden göz kirası isteyeceksin. Gerektiğinde esinleneceksin, gerektiğinde öyküneceksin (taklit edeceksin), gerektiğinde uyarlayacaksın (adapte edeceksin), iyi ve yararlı bir şey görünce hemen kapacaksın; “Batı’nın tekniğini alalım ama kültürünü almayalım” şaklabanlığına kulak asmayacaksın. Kulak asarsan, ilmini kapmak için Çin’e neden gidesin? Her türlü tekniğin ruhu vardır: Tekniği alana o ruh bulaşır! Kültürsüz teknik olmaz.

***

Benim ütopyama göre üniversite bulunduğu kenti ettiler, ona öncülük eder ve onu çağının çağdaşı yapar. Cumhuriyetin üniversitesi bulunduğu kentin kılığına girmez. Eskişehir’de “bir” üniversitenin ve entelektüel hayatın varlığını hissettim. Kent ve üniversite birlikte toplumsal hayatın oluşturucusu (composant) ve tutkalı haline gelmiş.

ODUNPAZARI MODERN MÜZE: Odunpazarı’ndaki Modern Müze hem mimarisi hem sergilenen cehiz sayesinde dünya çapında bir çekim merkezi haline gelmiş. Yapımında Eskişehirli mimar ve koleksiyoncu Erol Tabanca var. Japon mimar Kengo Kuma ve ekibi iki yıl önceden Eskişehir’e gelmiş, kentin dokusunu inceleyerek ona uygun bir tarz bulmuş. Odunpazarı’nın odun ticaretinin merkezi olduğunu öğrenen Kuma, yerel sivil mimari, Osmanlı kubbe mimarisi ve geleneksel Japon mimarisini harmanlayarak çalışmış. OMM’de kullanılan çam ağaçları, Rusya’daki sürdürülebilir ve endüstriyel çam ormanlarının ömrünü doldurmuş olanlardan seçilmiş. Müzenin dünyada eşi benzeri yok.

SAZOVA BİLİM KÜLTÜR VE SANAT PARKI:

İlk kez Ekim 2008 Ramazan Bayramı’nda tamamlanmadan ziyarete açılmış. Parkta Nuh’un Gemisi’nin yanı sıra 25 bin metrekarelik bir gölet, park çevresinde dolaşan buharlı mini tren, çocuk oyun alanları, hayvanat bahçesi, bilim ve deney müzesi, konser alanları ve amfi tiyatro bulunmakta.

Çocuklar için tam anlamıyla bir oyunlu, eğlenceli, dolaysız, çağdaş, bilimsel bir kültür okulu olan bu yeryüzü cennetinin tam adı şöyle: Eskişehir Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı. 2016’da Wayback Machine sitesi için arşivlemiş.

***

Efendim, Eskişehir; AKP aklının bin yıl ötesinde, çağının çağdaşı bir kent, Türkiye için bir model. Başta R.T. Erdoğan olmak üzere bütün kadro ve yandaşlarının görmesi tavsiye edilir.

Ölmeden Cumhuriyetin kent ütopyasının gerçekleştiğini gördüm. Bu bana şimdilik yeter!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları