Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Talep it gulum!
Lise yıllarım! Mersin’in Demirışık köyünün muhtar ve imamı Kör İbram’ın kızı annem “Güccük Gelin” (Nasibe) moralimi düzeltmek için sık sık “Talep it gulum viriyim dimiş!” derdi. Ben de “Kimseden bir şey talep etmem. Hakkım verilsin yeter!” derdim. “Günaha girme” derdi zavallı yoksul annem. Demek ki Tanrı’nın istediği insana verdiğini, istemediğine vermediğini bilmiyordu. Dinlerde özgürlük, eşitlik ve kardeşlik birliği olmadığını da nereden bilecekti? Bu gerçeği anladığımdan bu yana mutsuzum!
***
Bir insanın, bir insan topluluğunun hakkını istemek zorunda kaldığı yerde ne adalet vardır ne de demokrasi.
Şimdiye kadar birkaç yazımda yer alan bir anımı burada da tekrar edeceğım: Yıllar önce, Turgut Özal yasaklı siyasetçilerin yasaklarının kaldırılması konusunda bir halkoylaması (referandum) yaptırıyordu. Tanıdığım bir Adalet Parti ileri geleniyle konuşuyorduk. Bana “Özdemir, sence sol, yasakların kaldırılması konusunda olumlu oy verir mi” diye sordu. “Elbette, verirler ama size bir sorum var: İktidara gelirseniz, Ceza Kanunu’ndaki 141. ve 142. maddeleri kaldıracak mısınız?”
Konuşmanın devamı söyle oldu:
- Sol kendisi iktidara gelince 141 ve 142’yi kendisi kaldırır, dedi.
- Sol iktidara gelince (gelirse) 141 ve 142’yi elbette kaldırır ama bir başka 141 ve 142’yi sizin için getirir, dedim.
- Olur mu öyle şey, dedi.
- Neden olmasın, demokrasi iktidarın muhalefete demokratik haklarını vermesidir, dedim.
- Biz demokrasiyi hiç böyle düşünmemiştik, dedi.
Daha sonra Süleyman Demirel’le konuşmuş olmalı ki Demirel’in solun liderleri hakkındaki konuşmaları değişti.
***
Sağın demokrasiyi anlaması ve içine sindirmesi çok zordur. Hele iktidara gelmeyi Cumhuriyet rejimini değiştirmek için bir kaçınılmaz fırsat sayanlar için. İktidardayken rejimi değiştiremeyenler, iktidardan giderlerse seçimle bir daha iktidara gelemeyeceklerini bildikleri için, gözleri döner, hırsları artar ve artık yapamayacakları yoktur. Ülkeyi “bizimkiler ve ötekiler” diye iki kampa bölerler, muhalefeti ve karşıtlarını düşmana ve şeytana dönüştürmek için, artık her şeyi göze alırlar, çılgınlık yapmaktan çekinmezler. Çünkü birey olamadıkları için özgür değildirler, bir şeyhleri olduğu için kullaşmışlardır. Kendi akıllarıyla düşünemezler, kendi akıllarını “Ortak Akıl”a teslim ettikleri için kul ve köle olmuşlardır.
Kendilerini dünyanın sahibi sanırlar. Kendileri kendilerince “beriki” oldukları için “ötekiler”e pay vermezler. “İktidar”ı mülk edinirler. İktidarı demokratik olarak paylaşmak istemedikleri için tapusuna sahip olmak isterler. Kafalarında yasal suç kavramı yoktur.
***
26 Mart 2021 tarihinde yayımlanan “İslambol Avrat Hakları Akdinden İnhiraf” adlı yazımı hatırlayabilir misiniz? Başyüce, bir fermanla Türkiye’nin İstanbul Kadın Hakları Sözleşmesi’nden çıktığını ilan etti. Görülmemiş bir şey. En basit hukuk kuralıdır. Bir şeyi ancak yapan bozar. İstisnası hükümet darbesidir. İnsanlar ancak çağının çağdaşı düzenlerde ve yönetimlerde mutlu olabilirler. 1400 yıl, 14 asır öncesinin kafası ve aklıyla yönetilen bir ülkede insanların özgür, eşit, kardeş ve mutlu olmaları, güvenlik içinde yaşamaları mümkün değildir.
***
Başyüce, vatanın selameti kaygısıyla bir duyuru yapan emekli amiraller hakkında şöyle demiş:
“Askerin emeklisi veya emekli olmayanı olmaz. Asker askerdir. Ben de şu anda cumhurbaşkanı olarak bu ordunun başkomutanıyım. Siz, 104 emekli olarak böyle bir açıklamayı nasıl yapıyorsunuz? Bu sizin özgürlüğünüzle alakalı bir konu değil ki. (...) Böyle bir metnin ortaya konulmasını bir başkomutan olarak, cumhurbaşkanı olarak, ülkemin birlik, beraberlik ve huzurunun temininden sorumlu bir insan olarak kabul etmemiz mümkün değil. Bundan sonraki süreç tamamen yargıya ait olan bir süreçtir.”
***
Allah Allah! Anayasalı bir cumhuriyetin cumhurbaşkanı nasıl böyle konuşabilir? Elbette her askerin emeklisi ve muvazzafı vardır. Tersi hamaset olur. Cumhurbaşkanının başkomutan olması bu gerçeği değiştiremez. Açıklamayı anayasanın 26. maddesine göre yaptılar. Yaptıkları açıklama, onları insan ve vatandaş yapan özgürlükleriyle ilgili. Bu ilgi, insan haklarının vazgeçilmez bir öğesidir. Bir cumhurbaşkanı ve başkomutanın özel anlayış ve tutumları, anayasa ve yasaların üzerinde değildir. Yani “Talep it gulum viriyim” buyruğu söz konusu olamaz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!