Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Neden yoksuluz?
Ya da kimileri neden yoksul? Yazıya başlarken bilgece (!) bir saptama yapalım: Ayağını yorganına göre uzatmamak yolsulluğun baş nedenidir. Gelirini saçıp savuran, kazancını içkiye, kumara yatıran ve kötü yollarda harcayan kimse önce yoksullaşır, sonra iflas eder. Tam anlamıyla eski Yeşilçam filmi konusu. Ama devr-i Erdoğan’da yoksul düşenler mazbut insanlar. Demek ki işin içinde bir iş var. Aslında pahalılık yoktur; yükselen fiyatlar karşısında geliri o oranda yükselmeyen insanlar vardır. Fiyatlar ve enflasyon yükseliyor ve kazanç yetmiyorsa bunun sorumlusu işverenler ve hükümetlerdir. Sıradan toplumların sıradan insanları yoksullaştığını önünde sonunda anlar. Ama anlaması yetmez, yoksulluğuna yol açan makinenin, düzeneğin tanımlamasını yapmak ve onu ıskartaya çıkarmak zorundadır.
Kapitalist toplumlarda işveren, çalışanı elbette sömürür. Sömürüye karşı kendini savunmanın türlü yolları vardır ama konumuz bu değil. Konu şu: AKP’nin iktidarda olduğu süre içinde toplumun büyük bir kesimi yoksullaştı ise (ki kuşkusuz çok yoksullaştı) bunun bir tek baş sorumlusu vardır: AKP hükümetleridir. Bu süre içinde sadece vatandaşların yüzde 99’u değil, daha kötüsü devlet de yoksul düşmüştür. Devlet yoksullaştığı için emekçiler ve esnaf tabanlı küçük burjuvazi de yoksullaşmıştır. Böyle bir şey ancak savaş yenilgileri ve büyük felaketler yüzünden meydana gelir.
***
AKP ne yaptı da böyle oldu? Belki yazılarımdan anımsarsınız: “Siz dinimize bir şey yapamazsınız, bizi masa ve kasadan uzak tuttunuz” diyen kasaba mütegallibesi, kasaba eşrafını!
Bu adam bir gün kaderin cilvesi olarak seçim kazandı ve iktidara geldi. Felaket işte o zaman başladı. Geleneksel olarak genlerine yerleşmiş tek bir bilgi vardı: Ganimeti paylaşmak ve hazır olan ne varsa yağmalamak! Üretmesini bilmeyen, üretme eyleminden habersiz İslami ekonominin elifbasıdır bu! Bunu hiç unutmayalım!
Kendileri de itiraf etti: “Masa”ya oturdular ama hükümet edecek, devlet çarkını döndürecek uzman kadroları yoktu. Dârülharp: “Müslüman olmayan” bir ülke yani Türkiye Cumhuriyeti memleketinde yağmalanacak, ganimet olarak satılıp paylaşılacak mallar, zenginlikler vardı. Yani hazır bir “kasa” vardı. Üretim yapan fabrikalar. İlkin bu kasa-fabrikaları sattılar.
***
Enfal Suresi 41. Ayet: “Ganimet şeklinde ele geçenlerin beşte biri Allah’a, peygambere (Hz. Muhammed), yakınlara, yetim olanlara, yoksul olanlara ve yolda kalmış olanlara aittir” diyor
***
Kim demiş lafla peynir gemisi yürümez diye, Bay Nebati yürütmekte! Rehberi Nas Kapital Manifestosu: “Bayrak inmeyecek, ezan susmayacak. Bizde kesinlikle şu anda akaryakıt çok çok ucuz. Her alanda Türkiye, en ucuz kalan ülkelerin başında gelir. Bunlar bekliyorlar dolar kuru 20, 25, 30 lira olacak. Zaten Türk Lirası şu an en zayıf durumunda. Gideceği başka yer yok. Vatandaş rahat olsun. Canınızı sıkmayın, üzülmeyin. Ülkede iyi şeyler olacak. Bayrak yere inmeyecek, ezan susmayacak!”
Bayrak dalgalandıkça doların değeri sıfırlanacak, ezan susmadıkça enflasyon pısacak... Ama enflasyon lisan-ı Arabi bilmemekte…
Kim bu ciddiyet yoksunu insan? Sayenizde ülkenin dış borcu 453.5 milyar dolar, borcun milli gelire oranı yüzde 57 olmuş... Böyle bir ülkede bayrak yas tutar, ezanın hoparlörü mezatta satılır. Sanki sayıklamakta: Doların kurunun 20, 25, 30 lira olmasını isteyen “bunlar” kim?
Bay Bakamayan, “Zaten Türk Lirası şu an en zayıf durumunda” diyor mertçe, suçunu itiraf edercesine. Ülkenin üretim yapan bütün fabrikalarını nankör mirasyedi gibi satıp, Nas külliyatından Enfal Suresi 41. Ayet’inin buyruklarını uygularsan elbette böyle olur.
Telekom’u kendi kesenden (bankandan) borç verdiğin Lübnanlıya satarsan, Lübnanlı sana borç takıp gözünün önünde malını götürürse, sonra ülkene gelen bu madrabazı içeri atacağına ayağına kırmızı halı serersen, sonra Telekom’u üste para verip satın alırsan Türk Lirası elbette iffetini yitirir.
Gelelim şu Kamu-Özel İşbirliği’nin “piçi” yap-işlet-devret modeline! Ha pazaryerlerinin “Bul karayı al parayı” oyunu ha bu model kirvem!
Lafı uzatmanın gereği yok! Yirmi yıldır AKP iktidarını birçok metaforla tanımladım. Bunlardan ikisini anımsatmak için yazacağım: Babasının saatini söküp parçalara ayırdıktan sonra ne yapacağını bilemeyen çocuk; mürettabatını öldürdükleri uzay aracını kullanamayan şaşkınlar... Bu kafayla askere gidenlere tezkere vermiyorlar!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!