Özdemir İnce

Minber dokunulmazlığı

02 Ağustos 2022 Salı

İşte sonunda bu da oldu: Din adamları minberde yaptıkları konuşmalara “minber dokunulmazlığı” tanınmasını (verilmesini) istiyorlar. Yani vatandaşların oylarıyla seçilmiş milletvekillerine TBMM kürsüsünden yaptıkları konuşmalarla ilgili anayasanın 83. maddesinin (TBMM üyeleri, Meclis’te ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclis’çe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar) bir benzerini kendileri için de istemekteler: “Din adamları cami minberinde verdikleri vaazlar ve yaptıkları konuşmalar yüzünden  sorumlu tutulamazlar.” 

Bu talebin cazgırlarından birinin “minber dokunulmazlığı”yla ilgili haberini okuyalım:

“İTO Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesi Hafızları İcazet Töreni’nde, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde ettiği dua esnasında Bakara Suresi 114. ayetten örnek veren Mustafa Demirkan hocanın hedef tahtasına oturtulması sonrası Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası’dan öneri geldi.

Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası Başkanı Celaleddin Gül, yaptığı yazılı açıklama ile minber dokunulmazlığının yasallaşması gerektiğini söyledi.”
(yeniakit.com.tr)

AYETLER KURAN’DA DURDUĞU GİBİ DURMAZ

Cumhuriyet gazetesi muhabiri Sefa Uyar’ın 25.8.2021 tarihli haberini okuyalım: “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Meclis Başkanı Şentop’un katılımıyla 28 Mayıs’ta Ayasofya’da gerçekleştirilen ‘İTO Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesi Hafızları İcazet Töreni’nde, Reisül-Kurra vekili Mustafa Demirkan, Ayasofya’nın müzeye çevrilmesini anımsatarak Atatürk’ü hedef almıştı. Demirkan, ‘Ayasofya gibi mabetler, mabet olarak kalması için inşa edildi. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir? Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma’ ifadelerini kullanmıştı. Tepki çeken ifadelerin ardından Demirkan hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunulmuştu.”

Konuşma yeri: Kilise iken cami, cami iken müze, müze iken cami yapılan Ayasofya. Ayasofya’yı müze yaparak ezansız, namazsız bırakan kim? M.Kemal Atatürk. Bu durumda “zalim ve kâfir” olan kim? M. Kemal Atatürk. Akit gazetesinin İslamcı tayfası bu gerçeği atlayıp, domuzuna, “Laikçi Kemalistler, ‘Atatürk’e kâfir diye hakaret etti’ diyerek Demirkan Hoca’ya ve Bakara Suresi’nin 114. ayeti hakkında suç duyurusunda bulundular” diye yazmışlardı. Demirkan Hoca hakkında suç duyurusu kuşkusuz çok doğru ama nasıl oluyor da Bakara Suresi suç duyurusu bağlamına giriyor? 

Akit bir yerde varsa, orada irtica ve laik Cumhuriyet düşmanlığı mutlaka vardır. Benden söylemesi. İmamlara, vaizlere “minber dokunulmazlığı”nı yasa tasarısı olarak TBMM’ye getiren bir parti anayasanın 2. ve 24. maddeleri dolayısıyla kapatılır. Yasa tasarısına olumlu oy verenler de ömür boyu mapus damına tıkılır: “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.” (TCK, 309)

“Manevi” cebir ve şiddet kullanılarak “minber dokunulmazlığı” yasalaştırıldı diyelim. Şu anda, resmi dili Türkçe olan ülkenin bazı camilerinde Arapça vaaz verildiği biliniyor. Vaaz verenlerin aralarında mutlaka Selefi, Vahhabi, IŞİD, El Kaide ve benzeri görüşlü sapkın ve münafıklar olacaktır. O zaman çanlar kimin için çalacak hiç belli olmaz!

Veyl onlara ki münafıklarla ortaklık ederler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hayatımızın kökleri 22 Aralık 2024
Mustafa Necati 20 Aralık 2024
Erdoğan&katil Esad 17 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları