Özdemir İnce

Masa ve kasa uğruna

28 Ağustos 2022 Pazar

Medresede Kuran’ın Arapçası ile Türkçe mealini ezberleyip ve bu ezbere yüz kadar gerçeklik ve doğruluğu tartışmalı hadis cephanesi ekledikten sonra hoca, âlim, muallim ve kadı unvanı kapan ve bu sayede devlet hiyerarşisinde önemli bir yerlere kapılanan birtakım zevat Cumhuriyetle birlikte açıkta kaldılar; ellerinde üfürük muska yazmaktan başka bir marifet kalmadı. Ama o da yasa tarafından yasaklanmıştı. Osmanlı’ının sunduğu “saadet devri” imtiyazları böylece sona erdi.

 Cumhuriyette “masa” ve “makam”,  yetenek ve liyakat sayesinde elde ediliyordu. Bunun yolu da okul ve sınav köprüsünden geçmekteydi. Cumhuriyetin okulları onlara göre “gavur icadı” olduğu için bunlara pek iltifat etmiyorlardı. Cumhuriyet yoksul çocukları için “parasız yatılı” (leyli meccani) olanağı yaratmıştı. Cumhuriyetle barışık yoksulların çocukları bu olanaktan yararlanıp Süleyman Demirel ve Turgut Özal gibi başbakan ve cumhurbaşkanı oluyordu ama mürteci kesiminin çocukları göze alıp girseler de sınavlarda başarılı olamıyorlardı.

Bu durum AKP iktidara gelinceye kadar devam etti. Ne var ki AKP saltanatı döneminde de sınavlarda başarılı olamıyorlardı, çünkü taşra liselerinde eğitim düzeyi iyi değildi. Gene Cumhuriyetle sorunu olmayanların çocukları sınavları kazanıp üniversitelere, Harp Okulları’na güzel güzel giriyordu. O zaman aralarından biri çıkıp “Bize Masa ve Kasa’yı vermiyorsunuz!”* “diye isyan etti.

Fethullahçılar da AKP de Masa ve Kasa’yı ele geçirmek istiyordu ama asıl önemlisi onları ele geçirmek için yanıp tutuşan bir halk yığışımı (ohlokratik taban) da vardı. Bu taban o sıralarda (kimileri 2002 diyor ama biz 2007 diyelim, fark etmez) sınav kazanmanın bir yolunu bulmaya karar verdiler. FETÖ ile AKP’nin devleti ele geçirirken kullanacağı bir kadroya gereksinimi vardı. Kadro adayları kendilerini tepe tepe kullanacak efendileri ohlokratik yığışımda beklemekteydiler.

FETÖ, özel okulları, yurtları ve evleri ile bir kadro hazırlamaktaydı. Fethullah Hoca, 28 Şubat döneminde ele geçen görsel kayıtlarda müritlerine “Her ne pahasına olursa olsun mülkiye, askeriye ve zaptiyeye girip ele geçirin!” diye vaaz vermekteydi. Anlaşılan mürit talebe yazılı sınavlarda başarılı olup mülkiye, askeriye ve polisi ele geçiremiyordu. (14 Ağustos tarihli yazımdaki Polis Meslek Yüksek Okulu öğrencisi anımsayın.)

Sonunda FETÖ sınav sorularını kendi müritlerine vermek için “sınav süreci”ne sızmaya karar verdi. Bu karardan AKP’nin önceden mi sonradan mı haberi oldu bilemem ama şuna inanıyorum ki ilk denemeden sonra yapılan sınavların tamamı şaibelidir. FETÖ teşkilatı sınav sürecine sızdıktan sonra örgüt olarak 15 Temmuz 2016’ya kadar hep orada kaldı.

Bu örgütlü soru hırsızlığı da istendiği kadar işe yaramadı. Çünkü yazılı sınavları kazananlar arasında FETÖ & AKP irtica kadrosu hep azınlıkta kalıyordu. İstedikleri sayıya ulaşamıyorlardı. Buna da bir çare buldular ve özel durumlarda kullanılan mülakat (sözlü) olanağını kullanmaya başladılar. İtiraz edildi, TBMM’de eleştirildi, “Bari mülakatı kayda alın!” denildi. “Teşkilat”ın gözü kararmıştı bir kere, gözleri kararmıştı. Yazılıda kaç puan alırlarsa alsınlar, kendilerinden olmayanları sözlü sınavlarda elediler. Artık yargı da işe yaramıyordu...

Şimdi ne olacak?

Büyük bir olasılıkla 2023 Haziranı’nda iktidar el değiştirecek, Cumhuriyet ilkelerine bağlı olduğunu ilan eden altılı masanın önerdiği aday mutlaka cumhurbaşkanı seçilecek ve altılı masanın temsilcileri TBMM’de çoğunluğu sağlayacak ama ne yazık ki Masa’da yeteneksiz, bilgisiz, liyakatsiz bir bürokrat yığını bulacak. Kasa’ya gelince, sanki kümesi tilki sürüsü basmış gibi... Tilkiler bulunup kümesin namusu kurtarılmadan asla olmaz!


 * Özdemir İnce, Din İman Masa Kasa, Tekin Yayınları, 2012.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları