Özdemir İnce

Kuru deriden bal çıkarmak

13 Nisan 2021 Salı

Şikâyetname, arz-ı hal (dilekçe) türünden metinleri anlamak için sondan başa doğru da okumak gerekir. Yoksa sebep-sonuç ilişkisi ortaya çıkmaz ve metnin anafikrini anlayamazsınız.. Emekli amirallerin şikâyet dilekçesini sondan başa doğru okuyarak iki alıntı yapacağım:

***

“Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Türk milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir.”

***

“Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz.”

***

“Darbe” aşırı yorumuna yol açan “Aksi halde” ile benim kullandığım “yoksa” sözcüğü aynı anlamladır. “İşini doğru yap yoksa (aksi halde) dayağı yersin!” örnek cümlesi, emekli amirallerin metninden darbe iması çıkarmanın öküzün altında buzağı aramak çabasının kötü niyetini ortaya çıkarır.

Benden de karşı iddia: TSK ve Deniz Kuvvetleri’nin Atatürk’ün çizdiği yoldan ayrıldığı iddialarını kınamak ve bu çabaya karşı çıkmak suç mu? Demek ki Başyüce’in devri saltanatında suç! Öyle kolay kurtulmak yok: Atatürk’ün gösterdiği yolu suç saymak, suçun dik âlâsıdır.

***

Cumhuriyet lisesinde bir edebiyat öğretmeni emekli amirallerin kaleme aldığı metni kompozisyon (yazma) sınavında soru konusu yapsa ve “Bu metnin anafikri nedir” diye sorsa, “Bu metnin anafikri darbeyi özendirmek” diye cevap veren öğrencilerini tamamına “sıfır” verir. Eski Fransızca öğretmeni olarak ben de “sıfır” veririm. Bu metinde “Darbe iması var mıdır? Varsa, gösterin”  diye bir ek soru sorulsa hepsi apışıp kalır.

***

Anadilini bilmeyen, anadilinin dilbilgisini bilmeyen, anadilinin mantığı ile düşünemeyen kimse okuduğunu kavrayamaz ve hiçbir şey anlayamaz. Kazı koz anlar. Barış önerisini savaş ilanı sanıp seferberlik ilan eder.

Ha bir de gerçeği saptırma kalpazanlığı; “Bul karayı al parayı!” düzenbazlığı da var!..

***

Gelelim Montrö kapkaççılığına!

“Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nda tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesi’nin tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.”

***

Emekli amiraller iyi bir öğrenim gördükleri, Türkçe bildikleri için Montrö Anlaşması metnini de iyi anlamışlar. Montrö Anlaşması aslında “Karadenizin Güvenliği Anlaşması”dır. Türkiye, anlaşmanın kale kapısında nöbet tutmaktadır. Güvenlik görevi yaparken kendi güvenliğini de sağlamaktadır. Karadeniz bir avlu gibidir. Bu avluya kimse izinsiz giremez. Bu izni, anlaşmaya uygun olarak Türkiye verir ya da vermez. Bu konum Türkiye’yi uluslararası bir otorite yapmaktadır. Otoritedir ama Deli Dumrul gibi racon kesemez. Daha açık söyleyeyim: Türkiye’yi yöneten iktidar sanıyor ki Montrö Anlaşması Türkiye’yi boğazlara Deli Dumrul yapmıştır. Anlaşmanın amacı Türkiye’yi Dumrul yapmak değil, Karadeniz’in ve bu denizin kıyısında bulunan ülkelerin güvenliğidir. Bu nedenle Türkiye’yi yönetenler, bu denize doğru bir kanal değil, bir su arkı bile açamazlar.

Ayrıca uluslararası anlaşmalar bir borç senedidir. O senet oldukça borcunu ödemek zorundasın.

Sorun dilbilgisi sorunu: Montrö Anlaşması’ndan şapkanı alıp çıkamazsın. Çıktın diyelim, boğazlarını da yitirirsin. VatandaşTürkçe öğren!

***

Rus Ayısı pusuya bile yatmış değil. Olan biteni şaşkın şaşkın izliyor. İş ciddileştikçe o da ciddileşecek. Bunu ilk belirtisi Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’nin İstanbul Kanalı’nın Montrö Sözleşmesi’nin yükümlülüklerini ortadan kaldıramayacağını söylemesi. Bu şu anlama geliyor: Montrö Anlaşması, İstanbul Kanalı için de geçerlidir. Parayla geçilen bir geçit değildir. ABD savaş gemileri buradan geçemez. Benim korkum Ayı’nın Kanal bittikten sonra rest çekmesi. O zaman önü açık milyar dolarlar “yandı gülüm keten helva!” olacak…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları