Özdemir İnce

İmam hatip fiyaskosu

23 Eylül 2022 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi 4 Eylül Kültür Merkezi’nde yapılan 19. İmam Hatipliler Kurultayı’nda konuşma yapmış ve “İmam hatip nesli, yüce bir inancın ve medeniyetin temsilcisidir. Milletimizin birlik beraberlik harcıdır, kardeşlik sigortasıdır. Güzel ahlakın ihyasından merhamet medeniyetinin inşasına kadar her alanda öncü bir nesildir” demiş. Der ama bu cafcaflı övgünün lafta kalmaması, somut örneklerinin olması ve kanıt olarak gösterilmesi gerekir. İmam hatip okulları mezunlarının yüce bir inancın ve medeniyetin “temsilcisi” olup olmadığına ancak Tarih karar verir. Bu nedenle, bir varsayımsal kuşağın abartılı övgüsünü yapmak sadece boş laftan ibarettir.

İmam hatip okulları, 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Öğrenim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat Kanunu) camilere imam ve hatip din görevlisi yetiştirmek amacıyla kurulmuş bir ortaöğretim okuludur. Tıpkı normal liseler gibi dört yıllıktır: Öncü kuşak yetiştirmek gibi bir amacı yoktur. Bu konuda ayrıntıya girmek istemiyorum ancak İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi (Tekin Yayınları, 2016) adlı kitabımı tavsiye edebilirim. 

1950’den sonra siyasal amaçlarla ve 430 sayılı yasaya aykırı olarak liselerle denkleştirilmelerine, üniversiteye giriş hakkı tanınmasına karşın topu topu 5+4=9 yıllık (liseler gibi) öğrenimin ürünleridir. Kuruluş amacından saptırıldığından bu yana siyasal İslamın hazırlık kışlası kimliği kazanmışlardır. İmam hatip okullarından mezun olanlar “öncü” olacak donanıma sahip iseler normal lise mezunlarının da fizik, kimya, biyoloji gibi konularda öncü sıfatına sahip olduklarını kabul etmek gerekir. Necmettin Erbakan’ın İmam hatipler için “Bizim (Milli Görüş, Refah Partisi) arka bahçemizdir” demesi de bu okulların kimlik belgesi olabilir.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş övgü konuşmasında, “Hepimiz biliyoruz ki imam hatip nesli pek çok zorluklarla karşılaştı. Ötekileştirme politikalarına, psikolojik baskılara maruz kaldı. Haklarından mahrum bırakıldı. Medeni cesareti kırılmak istendi. Kendini ispat etmek için daha çok çalışmak zorunda kaldı” da demiş ki gözü doymazlığın ifadesidir. İmam hatipleri kuruluş amaçlarından uzaklaştırma çabalarına her zaman karşı çıkılmış ama bu muhalefet hiçbir zaman başarılı olamamış, çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle bu okullar siyasal İslamın çiftliği haline getirilmiş ve bu yolla devlet kadroları imam hatip çıkışlı militanlarla donatılmıştır.

Mesleklerin ve devlette kadrolaşmanın dinselleştirilmesinin yaratacağı büyük tehlikeyi ilk fark edip yazıya dökenlerden biriyim. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi “İmam-doktor, imam-mühendis, imam-öğretmen, imam-yargıç, imam-vali...” nitelemelerini ilk kez “Pathemata mathemata! Evet, acı deneyimler öğreticidir!” başlıklı yazımda (Varlık dergisi, Mayıs 1994) kullanmıştım. 

28 Ağustos 2022 günkü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Ülkeyi İmamlar Yönetiyor” başlıklı yazıdan öğrendiğime göre siyasal İslam devlet kadrolarını ele geçirmeyi başarmış ve imamokrasi kurulmuş. Bunun kanıtı Cumhuriyet’te yayımlanan 27 adlı listenin tamamı imam hatip mezunu: Cumhurbaşkanı, bakanlar, TBMM başkanı, bakan yardımcıları, valiler, büyükelçiler. Özlemini çektikleri Masa ve Kasa’yı ele geçirdiler, ülkenin zenginliklerini düşman malı gibi yağmaladılar, memurları, emekçileri, çiftçileri köleleştirdiler; seçilmeyi garantilemek için “paralı seçmen” kitlesi yarattılar ve Cumhuriyeti bir başıbozuk taşra devleti haline getirdiler. Ve bütün bunları 35.9 milyarlık bütçe isteyen DİB Başkanı Ali Erbaş’ın yeteneksiz “İmam Hatip Nesli” başardı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kürt sorunu muamması 15 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları