Özdemir İnce

‘İkinci Meşrutiyet’in Anayasal Düzeni’

03 Nisan 2022 Pazar

Prof. Dr. Rıdvan Akın’ın (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi & Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi) Türk Siyasal Tarihi 1908-2000 (XII Levha Yayınları) adlı kitabının “İkinci Meşrutiyet’in Anayasal Düzeni” bölümünü okurken Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun kurnaz yüzü gözümün önüne geldi. Patentine sahip olmakla iftihar ettiği “alaturka başkanlık” sisteminin ilham perisinin adresini öğrenmiş oldum. Anayasa  hukuku âlimi meğer Sultan Hamit dönemi siyasetini restore etmek istiyormuş.

Adını andığım kitabın “İkinci Meşrutiyet’in Anayasal Düzeni” bölümünü bir de siz okuyun, ne düşüneceksiniz bakalım:

***

“1 Ağustos 1908 tarihli ‘Kanunu Esasi’nin Meriyeti Hakkında Sadır Olan Hattı Hümayun’ (Anayasanın Yürürlüğü Hakkında Çıkan Padişah  Fermanı), 1876 Anayasası’nın yürürlükte olduğunu ilan ediyordu. Sultan Abdülhamit tarafından 23 Aralık 1876 tarihinde ferman ile ilan edilen anayasa meşruti bir monarşi kurmuştu. Sistem 1878’de kaldığı yerden devam edecek; Osmanlı meşrutiyetinin kurumları çalışmaya başlayacaktı.

Kanunu Esasi’nin kurduğu siyasal sisteme göre, egemenlik millete veya onun temsilcilerinde değil doğrudan padişahta idi. Diğer kurumlar meşruiyetlerini onun varlığından alıyorlardı. Böylece padişah beşerileştirdiği bu düzende devletin en asli organı haline geliyordu. Kanunu Esasi, hanedanı mal, mülk ve ödenek hakları ile anayasal güvence altına alıyor; Sultan I. Ahmet’ten beri uygulanan seniorat kuralını üstün  bir hukuk metnine bağlıyordu (md. 3). Padişah, hem devletin hem de hükümetin başı olarak tanımlanıyordu. Anayasaya göre padişah, vükelanın (bakanlar kurulu) üyelerini nasp ve azle (atama ve görevden uzaklaştırma) yetkili olacaktı (md. 7, 27).

1876’daki haliyle anayasaya göre, vükela (bakanlar kurulu), padişahtan özerk siyaset belirleyecek bir heyet değildi. Meclislerle güven oylamasına dayanan bir ilişkisi de yoktu. Vükela siyaseten padişaha karşı sorumluydu. Birinci Meşrutiyet’in bakanlar kurulunun (Heyet-i Vükela) meclislerin toplantı halinde olmadığı dönemde padişah onayı ile (ba irade-i seniye) muvakkaten (geçici olarak) kanun kuvvetinde kararname yayınlama yetkisi sardı. Bu geçici yasalar organik yönden yürütme, maddi yönden yasama işlemi niteliğindeydi (md. 36).

Meşrutiyet, devlet başkanı ve yürütmenin başı olarak padişahı siyaseten sorumsuz bir mevkide görmekteydi. Sorumlu olan sadrazam ve nazırlardı. Padişah devlet sistemi içinde merkezi konumunu eskiden örf ve siyasal güçten alırken meşrutiyetin padişahı anayasadan almaktaydı. Milletvekilleri (mebuslar) bu sistemde anayasaya değil padişaha sadakatle yükümlü kılınmışlardı. Padişah açısından ise anayasaya sadakat yemini söz konusu edilmemişti. Padişahın sadakat yemini 1909 değişiklikleri ile anayasaya girecektir. Yürütme bu şekilde padişah etrafında somutlaşırken, anayasanın güçü kuşkuluydu. (...)

Meclis-i Mebusan bütün kısıtlayıcı hükümlere rağman Osmanalı-Türk tarihinin ilk temsili yasama organıdır. Osmanlı kurumları içinde seçimle gelen tek organ Mebusan Meclisi’dir. Bu ilerde oldukça önemli değişikliklere neden olacak. Meclisin seçmen ile kurduğu vekâlet ilişkisi milli hâkimiyete giden yolu açacaktır. (md. 71)” (s.20-23)

HHH

AKP erkânı anayasa taslağı önlerine konduğunda kim bilir nasıl da sevinmiştir: Astıkları astık kestikleri kestikti artık. Silah senin elinde iyi de karşı tarafın eline geçerse, geçtiğinde ne yapacaksın? 2023’te ya da daha önce yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’li olmayan birinin cumhurbaşkanı olması durumunda sahip olacağı ve kullanacağı yetkilerin büyüklüğü kim bilir nasıl da terletiyordur günümüz iktidar sahiplerini... Başkalarını bilmem ama ben çok iyi tahmin ediyorum: Bir kararnameyle gelen bir kararnameyle gider, bir kararnameyle bütün liyakatsizler görevden alınır... Yakında küfretmeye başlarlar Burhan Kuzugillere... 2002’de başlarına konan talih kuşu çoktan başka iklimlere göçtü!

***

Ben şu Abdülhamid-i Sani’ye pek şaşarım: Nedenselliği (causalité) ve kaynağı akıldışı (teokratik-ilahi) olan iktidar, hükümdarlık bir anayasa (1876) sayesinde yasallaşmış, meşrulaşmış ve çağdaşlaşmış, daha ne istersin? İktidarsız bir Meclis’i neden 33 yıl kapatırsın bre gafil?!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları