Özdemir İnce

İki büyük yanlış

05 Şubat 2021 Cuma

21 Ocak 2021 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan’la ilgili “Türkçeye İhtimam Göstermiyoruz” başlıklı şu haberi okuyalım:

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, milli kimliğin nişanesi olan Türkçeye hak ettiği ihtimamın gösterilmediğini belirterek ‘dil’ eleştirisinde bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmada Erdoğan özetle şu mesajları verdi: Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz. Dilde sadeleştirme niyetiyle çıkılan yolda Türkçemiz tarihinin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamaz durumdadır. Sadece gençlerimiz değil, üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene evvel yazılan eserleri okurken zorluk çekiyor.

ÖMER SEYFETTİN ANLAŞILMIYOR

Çoğu insan bırakın Yahya Kemal’i Ömer Seyfettin’i, Fuat Köprülü’yü, Ziya Gökalp’i nispeten daha sade eserler bırakan Necip Fazıl’ı, Peyami Safa’yı Tanpınar’ı dahi sözlük yardımı olmadan anlayamıyor. Bu vahim tablo son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmektedir. Forward etmek, done olmak, set etmek, aksiyon almak gibi ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır, ben de anlamıyorum. Geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istilası karşısında Türkçemizi korumak, geliştirmek, zenginleştirmek olacaktır. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.” (Erdinç ÇELİKKAN/ANKARA)

***

AKP Genel Başkanı Erdoğan dil ve harf devrimlerini eleştirdiği konuşmasının ilk bölümünde müthiş yanılıyor: Dil Devrimi, halkın konuştuğu Yunus Emre ve Karacaoğlan Türkçesine karşı değil, halkın konuştuğu Türkçeye ihanet eden Osmanlıcaya karşı yapıldı. Arap ve Fars dillerinin piçi olan Osmanlıca resmi yazışma diliydi. Bu dili Enderun halkı yazı dilinde kullanıyor ama Saray bile gündelik hayatında halkın dili Türkçeyi konuşuyordu. Yani “Babıâli yüksek kapsından tek bir atlı yek süvari mürur edip geçerken” tarzında konuşuyordu. Saray’dan taşra mülki amirliklerine gönderilen talimatları halk kesinlikle anlamazdı. Dil Devrimi’nden sonra devlet ricali ve halk aynı dili konuşur oldu.

Harf Devrimi’nden önce ipdidaiyi (ilkokul) ve rüştiyeyi (ortaokul) bitirenlerin yüzde doksanı Arap harfleriye okuyupyazmayı bilmezlerdi. İdadiyi (liseyi) bitirenlerin çoğu zar zor okuyup yazardı. Halk, yeni alfabeyle okuyup-yazmayı açılan kurslarda ve askerde “Ali Okulu”nda birkaç hafta içinde öğrendi.

İkinci bölüme gelince: Yahya Kemal, Fuat Köprülü, Ziya Gökalp Osmanlıca yazıyordu. Ömer Seyfettin bunlara karşı Genç Kalemler dergisinde “Sade (arı) Türkçe” akımını başlattı. Necip Fazıl ile Peyami Sefa dil ve harf devrimlerine muhalif yazarlardır. Onların çağdaşı Nâzım Hikmet’i her okuryazar okuyup anlıyor.

Sosyal medyanın kendine özgü dili Almanca, İngilizce ve Fransızcayı bile bozmuştur. AKP Genel Başkanı Erdoğan, Türkçenin bozulmasına gerçekten karşı ise üniversite öncesi ortaöğretimde Türkçe ve dilbilgisini gerçekten öğreten programlar yaptırmalı ve Türkçeden bütünlemeye kalmayı kaldırtmalı; test sınavının yerine “yazılı sınavı” önermelidir.

***

Şimdi de aynı gazetenin 22 Ocak 2021 tarihli sayısından Ahmet Hakan’ın anlamdan yoksun yazısını okuyalım:

BIDEN’ın İncil’e el basıp yemin etmesi karşısında... Bir kişi bile çıkıp... Nerede laiklik? Hani din ve devlet işleri ayrıydı?.. Bu ülkede sadece Hıristiyanlar mı yaşıyor?.. Sen başka dinlere mensup kişilerin de başkanısın Biden Efendi! Demedi.

Neden acaba?

Sorun bizde mi, Amerika’da mı?

***

Ahmet Hakan laiklik nedir bilmiyor. Laiklik ile sekülerlik aynı şey değildir. ABD gibi seküler devletlerin anayasasında laiklikle ilgili bir madde yoktur. Türkiye, Fransa, Portekiz, Japonya ve Meksika gibi beş devletin anayasalarında laiklik maddesi vardır. Yemin etmesi gerekenler bir kutsal kitaba el basarak yemin etmezler. Uygulamada bu beş devletin dışında laikliği ve sekülerizmi seçmiş olan ülkeyi yönetenler hiza ve istikametlerin din nirengisinden bakmazlar. Ahmet Hakan’ın bunu anlaması olanaksızdır.

***

(2 Şubat tarihli yazıyla ilgili özür): Sakınılan göze çöp batar derler: “Mikroplu = Septique”; “Kuşkucu=Sceptique” olarak yazılır. İkisi de “septik” diye okunur.

Bilgisayar bazen laf dinlemiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları