Özdemir İnce

Hükümet devlet değildir

08 Aralık 2020 Salı

Ben şanslı bir adamım: Konularında uzman yakın arkadaşlarım vardır. Örneğin devlet, hükümet ve ekonomi konularında başım sıkışınca, Korkut Boratav ve Bilsay Kuruç adlı iki arkadaşım vardır. Kitaplarını okurum, laflarını dinlerim.

***

Biliyorsunuz, bir süredir Devlet ile Hükümet’in aynı şey olmadığını, ayrı ayrı kurumlar olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bir ülkenin devletinde yapılan işlerin sorumlusu hükümettir. Türkiye’de Irak, Suriye, Libya, Yunanistan, ABD, Avrupa Birliği, Suriyeli sığınmacılar; grip ve Covid-19 aşıları konularında (sorunlarında) Devlet Baba ya da Devlet Ana’nın hiçbir sorumluluğlu yoktur. Bütün sorumluk ve (varsa) suç mevcut iktidara (AKP) ve Cumhurbaşkanlığı’na aittir.

Konuşurken, yazarken gönderdiğimiz mesajların tam yerine ulaşması için adreslerin doğru olması gerekir.

Meramımı Korkut Boratav kardeşimi Emperyalizm, Sosyalizm ve Türkiye (Yordam Kitap) adlı kitabının 202. sayfasında yer alan bir örnekle (bir kez) daha anlatmaya çalışacağım. Tanıl Bora ile Necmi Erdoğan, Korkut Boratav’la bir söyleşi yapmışlar. Korkut Boratav açısından harika bir söyleşi. Toplum ve Bilim dergisinin 113. sayısında (2008) yayımlamışlar. Örnek bu söyleşiden:

***

TANIL BORA & NECMİ ERDOĞAN: “Devlet ile burjuvazi ve onun farklı kesimleri arasındaki ilişkiyi nasıl, koyuyorsunuz? TÜSİAD ile ‘resmi söylem’ artısında zaman zaman kendini gösteren politik mesafe, burjuvazi ile liberal anlamıyla demokrasi arasında ilişki, sizin de çalışmalarınızda vurguladığınız tarihsel biçiminden ne ölçü kayda değer bir farklılık taşıyor? (*) ”

***

Bireyler ya da burjuvazi ve öteki toplumsal sınıflar bir tüzelkişilik (entité légal) olan Devlet’le değil, ancak onun kurum ve kuruluşlarıyla ilişki kurabilirler. Bu kurum ve kuruluşların başında Hükümet gelir. Devlet soyut bir kavramdır ama insanlar tarafından yönetilen kurum ve kuruluşları somuttur. Bu nedenle “Devlet”in yerine “Hükümet”in kullanılması gerekirdi. Hükümetin adı ve soyadı vardır, adresi bellidir. Türkiye söz konusu ise iç ve dış siyasetteki, Covid-19 salgınındaki başarısızlıkların sorumlusu Devlet değil, AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanlığı yönetimidir. Devlet ile Hükümet’i eşanlamlı kullanmak mesajı saptırır ve öldürür.

***

KORKUT BORATAV’ın yanıtı şöyle: “1980 öncesinde burjuvaziyle siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde kayırılan işadamlarına, seçilmiş sermaye gruplarına rant sağlanmasını, kaynak aktarılmasını devlet aygıtının bürokratik katmanı önlemeye çalışırdı.”

***

Korkut Boratav soruyu yanıtlarken hükümet anlamına gelen “siyasi iktidar” kavramını kullanıyor, “Devlet” demiyor. “Siyasi iktidar” teknik ve entelektüel bir kavram. Halk anlamaz. Halk Hükümet ve Devlet sözcüklerini bilir ama ne yazık ki bunların aynı “şey” olduğunu sanır. Bu yanılgı da iktidar partisinin sorumluluğunu tüzel (hukuki) bir kişilik olan devlete yamar. Korkut Boratav’ın sözlerinin devamı çok ilginç ve çok önemli:

“‘Devlet malını yedirtmem’ ilkesinin ifade ettiği yanılsama, farklı bir ifadeyle devlete sahip çıkma misyonu, kamu bürokrasisi içinde yaygındı.”

Bu cümle şu anlama geliyor: Bürokrasi, devlet geleneği gereği olarak, devlet (kamu) mal ve çıkarlarını hükümete, sermaye ve işveren sınıfın çıkar saldırılarına karşı korurdu. AKP, Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapatmasaydı, hükümetin faaliyetlerini denetleyen kurumları budamasaydı, yolsuzluklar ve gayri meşru ilişkiler olmazdı.

***

Korkut Boratav devam ediyor: “Ekonomik bürokrasinin, Özal döneminden itibaren bu işlevi yürütecek yetkileri kısıldı; yapısı değişti; ideolojisi dönüştü. Siyasi iktidarla iş çevreleri arasındaki ilişkiler böylece ilkelleşti. Durum böyle olunca, burjuvazinin katmanları arasında gözetilenler/dışlananlar ayrımının doğması kaçınılmazdı. Dışlanan bir TÜSİAD başkanının Özal rejimini o günlerde kleptokrasi olarak nitelendirmesi anlamlıdır. Bu ayrışma Özal sonrasında süregeldi; AKP’li yıllarda da devam ediyor. Ancak, aynı dönemler, siyasi iktidarların genel olarak sermayenin lehine dramatik düzeltmeler yaptığı yılları da içerir. Örneğin, siyasi iktidarların halk sınıfları lehindeki bölük-pörçük (ve ‘popülizm’ yaftası altında sermaye çevrelerince lanetlenen) uygulamaları, ‘devlet bölüşüm ilişkilerinden elini çeksin’ ilkesi gereği adım adım tasfiye edildi.”

(*) Korkut Boratav, Emperyalizm, Sosyalizm ve Türkiye, Yordam Kitap, 2. Basım., s. 202.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları