Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yazanı Gizli Savunanı Belli...

15 Nisan 2017 Cumartesi

Yatıp kalkıp şükretmeliyiz diye düşünüyorum. Ya insanoğlu topraktan değil de ağaçtan yaratılsaydı? Burunlarını nasıl ve neyle taşıyacaklarının derdine düşen siyasetçi ve gazetecilerle bir arada yaşıyor olacaktık.

***

Şaka ile karışık başladık ya sürdürelim dedim.
AKP ile 14 küsur yılda kavramların içi boşalmakla kalmadı, örnek vermek için anlatılan kimi kısa öykülerin (fıkra) hedefleri de değişti.
Eskiden dinle başı pek de hoş olmayan kişiler için anlatılan ünlü fıkra, günümüzde dinci geçinen (dindar demek giderek zorlaşıyor) kişiler için anımsanır oldu.
Sanırım bilirsiniz. Namazla ilişkisi olmayan birini yakalayıp kadının huzuruna çıkarmışlar. Kadı niye namaz kılmadığını sorunca, “Kuran’da yeri var” deyip ayetin “Namaza yaklaşmayın” bölümünü okumuş. Kadı efendi, “Ama devamında ‘sarhoşken’ bölümü var” deyince de bizimki yanıt vermiş. “Orasını bize öğretmediler”.
Benzer yaklaşım Evetçiler için de geçerli.
Yeri göğü kaplayan AKP afişlerinde Başkanlık rejiminin getirecekleri (?) anlatılıyor ama götürecekleri yok. Demek ki onlara da anayasa değişiklik yasasının yalnız o bölümleri öğretilmiş.
İşte size adım başı yerleştirilmiş afişlerden ikisinde yazılı olanlar.
“Güçlü ve yetkili Meclis/Kanunları sadece Meclis yapıyor” ve “Güçlü Meclis, hükümeti denetliyor.”
Peki, sonucu ne oluyor?
Meclis Başkanı bile kenara çekilip yetkisi bir atanmışa veriliyor.
Meclis yasa yapacak ama 2019 Başkanı beğenmezse yürürlüğe giremiyor. Meclis’in gücü ve yetkisi bununla da sınırlı değil. Sözlü soru yok, güven oyu yok, bütçe yapma tekeli yok, Başkanlık hükümetini eylemli olarak denetleme yetkisi yok, OHAL’i ilanının hemen ardından kaldırma yetkisi yok. Başkan, kararnameyle bakanlıklar kurup kaldıracak, iller, eyaletler oluşturacak, Meclis, Resmi Gazete’den öğrenecek! Kısaca güçlü ve yetkili (?) ama argo deyişle tırışkadan mambo!

***

Elektronik teknolojisinin gelişmesi nedeniyle en çok zorlaşan alışkanlıklardan biri de yalan söylemek oldu.
Eski söylediklerinden kiminin tersini söylemenin birkaç saniye ardından, yalanının belgesini adamın burnuna dayayıveriyorlar.
Örneğin güçlü Türkiye’den, huzur ve istikrarın geldiğinden söz mü ettin, hemen 2010 halkoylaması için hazırlanan afişler ortaya dökülüveriyor. “Çözüm süreci başladı, anaların gözyaşı dindi/ Onlar konuşur AKP yapar” ya da “OHAL kalktı baskılar bitti. Köyümde özgürce yaşıyorum./ Onlar konuşur AKP yapar.”
Ben ikisini alıntıladım. Bilgisayara “AKP’nin Afişleri” yazın, tıklayın yüzlercesini okuyun. “AKP’de konuşanları eleştirirken konuşana dönüşmüş” demenin dışında edilecek söz kalmıyor...

***

Yarın, 1876’dan bu yana, ilk kez nesebi gayri sahih (yapanı belli olmayan) anayasa değişiklik metnini oylayacağız.
Elde Meclis’e sunulmuş bir metin olduğuna göre biri ya da birileri yazmış. Ama bugüne kadar çıkıp da “Ben/biz yazdık” diyen çıkamadı.
Bu durum bile “Hayır” demek için başlı başına önemli bir gerekçe.
Türkiye’nin ve parlamenter sistemin çökmemesi için sandığa gidelim ve “tercih” mührünü “Hayır”a basalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları