Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kenan Evren Daha Alçakgönüllüymüş...

12 Ocak 2017 Perşembe

AKP ve MHP’nin Türkiye’yi bir yana bırakıp; Recep Tayyip Erdoğan hayranlığını somutlaştırmak için bir acele gerçekleştirmeye çalıştıkları rejim değişikliği önerisi, Meclis Genel Kurulu’nda ilk engelleri aşmış görünüyor.
Erdoğan’ın her yetki ve güce layık olduğuna inanmalarını, yaşadığımız ortamda kabul edilebilir bulsalar da “Peki, Erdoğan’dan sonra ne olacak” sorusunu es geçmelerini anlamak olanaksız gibi.

***

Türkiye, 21 Temmuz 1946’da yapılan ilk tek dereceli seçimle çok partili döneme girmişti. Bu seçimde Demokrat Parti (DP) 62 milletvekili ile Meclis’te yer almıştı.
Bu tarihten sonrasını geriye gidiş süreci olarak niteleyebiliriz. CHP, 20 Nisan 1924’te kabul edilen Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nu 1 Ekim 1945’te özüne dokunmadan Türkçeleştirmişti. Adını da Anayasa yapmıştı. DP geriye gidişin ilk örneklerinden birini de 24 Aralık 1952’de vermiş; Arapça ve Farsça ağırlıklı ilk metne dönülmesini sağlamıştı.

***

Çok partili dönemde iki kez anayasanın tümden değiştirilmesini yaşadık.
Bugüne kadar kabul edilen en demokratik, çoğunlukçu ve özgürlükçü anayasa 1961 Anayasası’ydı.
Ama bir eksikliği vardı. 1957 seçiminde yüzde 47.87 oy alan Demokrat Parti, Kurucu Meclis’te temsil edilmemişti. Üstelik Başlangıç kısmında DP’yi suçlayan bir tanımlama da yer almıştı.
“Uzlaşma” ilkesinin yok sayılması nedeniyle 1961 Anayasası sağ politikacılar tarafından hedef tahtasına konulmuştu. 12 Mart 1971 ara ve kara rejimi dönemindeki sağ iktidarın özgürlükleri tırpanlaması da böylece çok kolaylaştırılmıştı.

***

1982 Anayasası ise, tüm siyasi partilerin kapatılmış olduğu, üyelerinin 12 Eylül generalleri tarafından belirlendiği Danışma Meclisi tarafından baskı altında yazılmış, Milli Güvenlik Konseyi üyesi 5 general tarafından düzeltilmişti.(!)
İzleyen süreçte sağ iktidarlar, görünüşte karşı çıksalar da yönetime tanınan yetkiler nedeniyle 1982 Anayasası’na dört elle sarılıp, işlerine gelen maddeleri değiştirmemeye özen gösterdiler. Şimdikiler ise daha da katmerleştirme uğraşında...
Kenan Evren sıkıyönetiminde “Hayır” demek yasaktı. AKP OHAL’inde de yasaklandı. Hiç olmazsa Evren “Demokrasi” demiyordu...

***

AKP de örneklediğim değişikliklere benzer bir yöntemi izliyor.
Uzlaştığı tek parti MHP. Bu nedenle yapılacak rejim değişikliğinin öncekilerden daha da kapsamlı bir direnişle karşılanması kaçınılmaz olacak.
12 Eylül Darbesi’nin lideri Evren’in bile yetkileri konusunda alçakgönüllü davrandığını söylemek, AKP-MHP ortak önerisine bakınca kaçınılmaz oluyor.
AKP sözcüleri öneriyi ancak geçmişi çarpıtarak savunabiliyorlar.(!)
Güçlü iradenin Türkiye’yi ne duruma soktuğuna bakınca, daha güçlü iradenin yapacaklarını anlamak da kolaylaşıyor.
Türkiye’nin bindirilmek istendiği alametle nerelere götürüleceği bilinse de söylemeye insanın gönlü elvermiyor.

***

Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör 69, Ahmet Şık 13 gündür sorgusuz sualsiz hapiste. Dayanaksız peşin ceza daha ne kadar sürdürülecek?
Tutuklu tüm gazeteci ve gazete çalışanlarına firade firade selamlar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları