Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hey Gidi Günler Hey...

12 Aralık 2008 Cuma

Bugün bayramın son günü. Yarın da uzatmalı tatile köprü görevi yüklenen cuma günü.

Şeker Bayramını da dikkate alırsak, idari tatil sayılan ikinci cuma.

1 Mayısların tatil günü yapılmasına üretim düşergerekçesiyle karşı çıkanların kulaklarını çınlatmanın tam sırası galiba.

2008’in tatil cömertliğinin 2009da yaşanmayacak olması da bir başka konu.

Cumartesi ve pazar günleri dışında kırmızıyla basılmış 8 tatil günü var. Yani 2008in uzatmalı bir bayram tatilinden bile az. 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 21-22 Eylül, 29 Ekim, 27-30 Kasım.

İktidarın sorunları ve tartışmaları mayna etme süresini uzatma olanağını yitirmesine hayıflanacağını düşünmek yanlış olmasa gerek. Aksine yeni yılda yerel seçimler de var.

***

Bayramın son gününde, bayram gazetelerinin daha çok para kazanmak isteyenlerin kurbanı oluşunun öncesindeki geleneği anımsayalım istedim.

Geçmişten günümüze ve geleceğe bir köprü kurarak, hem siyasal iktidarların gazetecilere bakışını, hem de bağımsız meslek örgütlerinin iktidarın kaprislerine karşı koyma geleneğinin değişmediğini örneklemeye niyetlendim.

***

Selâmi Akpınar (1915 - Kumkapı) mesleğimizin en önemli ustalarından biridir. Vatan gazetesi yazıişleri müdürü iken, gazetenin sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalmanla birlikte Üsküdardaki Toptaşı Cezaevinde 4 aylık hapisliği ve 27 Mayıs 1960da serbest bırakılışı, basın tarihimize katkılarının örneklerinden sadece biridir.

Alçakgönüllülüğü nedeniyle anılarını meslektaşlarının baskısı ile yazmış ve yine baskılar nedeniyle basılmasına onay vermiştir.

1940 yılında başladığı gazetecilik sürecinde yaşadıklarından seçtiği bölümler 2005 yılında Babıâlide 65 Yıl...adıyla yayımlanmıştır.

Aşağıda alıntıladığım bölüm, başta da belirttiğim gibi iktidar-basın-gazeteci ilişkilerinin, yıllar öncesindeki niteliğinin hiç değişmediğini belgelemektedir.

***

1967 yılı Mayısında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti işbirliği yaparak biri kadın on İngiliz gazetecisini Türkiyeye davet etmişti.

Gazeteciler; İstanbul, Ankara ve İzmiri ziyaret etmişler, onların bu gezilerinde kendilerine refakat etmek üzere (Türkiye) Gazeteciler Cemiyetini temsilen ben görevlendirilmiştim.

Ne var ki, Turizm ve Tanıtma Bakanı Nihat Kürşat, Eğriye eğri / doğruya doğrusözlerini kendisine ilke edinen, gerektiğinde muhalefet yapan Vatan gazetesinin eski bir mensubu olarak benim, cemiyeti temsilen bu geziye katılmama pek gönüllü olmamış ve bir başkasının benim yerimi almasını önermişti.

O günlerde ben Anadolu Ajansı İstanbul Bölge Müdürü olarak görev yapıyordum. Cemiyetimiz Başkanı Burhan Felek bu haberi duyunca şöyle demişti:

- Ya Selâmi cemiyetimizi temsilen refakatçi olarak bu geziye katılır, ya da bu program uygulanmaz.

Sonunda bakanlık anlayış gösterdi ve ben bu gazetecilerin gezilerine ve ziyaretlerine katıldım.

***

Söz geçmişten açılmışken kitaptan bir anıyı da özetleyerek İsmet İnönü ile Bülent Eceviti de anmadan geçemedim.

İngiliz gazeteciler, Ankarada muhalefet lideri İsmet İnönü ile de görüşmek istemişler.

Partinin o dönemdeki genel merkezinde, İsmet Paşa heyeti karşılamış, sorularını yanıtlamaya başlamış. Tercümanlığı Bülent Ecevit yapıyormuş. İsmet Paşanın yanıt sırasında kullandığı meşkuksözcüğünün (kuşku uyandıran) İngilizcesini Ecevit birden anımsayamamış, fısıldaşmalar üzerine İsmet Paşa ne oluyordiye sorunca Ecevit nedenini anlatmış. İnönü biraz düşündükten sonra Equivocal(ekivokal) demiş.

Selâmi Bey diyor ki: Beni bir merak almıştı. İngilizce -Türkçe Redhouse sözlüğüne baktım. İnönünün dediği gibi olduğunu gördüm.

Hey gidi günler heydışında ne denebilir ki...

oerinc@cumhuriyet.com.tr


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları