Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP’nin Çakma 10’uncu Maddesi

04 Aralık 2014 Perşembe

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Demokrat Parti’nin ardılı olduğunu, özellikle seçim süreçlerinde sözle yetinmeyip afişlerle de ilan etmesinin doğal sonuçları ortaya çıkmayı sürdürüyor.
Yasama alanında ilk yayın yasağını koyan Demokrat Parti’nin Soruşturma Komisyonu (Tahkikat Encümeni) olmuştu. İkinci yayın yasağı da AKP’nin soruşturma komisyonunun isteğiyle yaşama geçti.
DP’nin kurduğu soruşturma komisyonu, sorgu yargıcı (müstantik) yetkisine de sahip olduğu için TBMM’nin kavgalı oturumunun tutanaklarının yayımlanmasını kendisi yasaklamıştı.
AKP’nin soruşturma komisyonu ise sadece savcı yetkisinde olduğu için karar alamadı ama aldırmayı başardı.
Hem de kendi bürokratları eliyle 5187 sayılı Basın Yasası’nın 3’üncü maddesine koydurduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin çakma şekliyle.

***

Son beş yılda konulan 149 yayın yasağının dayanağı yapılan Basın Yasası’nın 3’üncü maddesinin 2’nci fıkrası şöyle düzenlendi:
“Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”
Türkiye’nin 1954 yılında yürürlüğe soktuğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrası ise şöyle diyor:
“Kullanılması ödev ve sorumluluklar içeren bu özgürlükler, demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü, kamu güveninin gerekleri ile ve kamu düzeninin korunması, ya suçun önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın, başkalarının ün ve haklarının korunması, gizliliği olan bilgilerin açıklanmasının önlenmesi ya da yargı organının otorite ve yansızlığının sağlanması için gerekli olan ve YASAYLA KONULAN kural, koşul, kısıtlama ve cezalara bağlanabilir.”
“Bir yargıç bulursan yayın yasağı koyabilirsin” anlamına gelen sınırlama ile sözleşmedeki bu sınırlama arasında dağlar kadar fark var.
Konumuz kapsamında “Yasa ile konulmuş bir sınırlama yoksa yayın yasağı koyamazsın” sonucu çıkıyor.

***

Yürürlükte birbiri ile çelişen iki ayrı yasa maddesi var. Anayasa (madde 90) bu durumda yapılması gerekeni şöyle belirliyor:
“Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

***

“Türkiye Guguk Devleti olmaktan kurtulabilir mi?” derseniz bu kafayla zor görünüyor.
Konunun asıl sahibi Türkiye’nin de ilk üyelerinden olduğu Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin çarpıtılmasına şimdiye kadar ses çıkarmadı.
Kişisel başvurular nedeniyle sorun şimdi Anayasa Mahkemesi’nde. Bekleyip göreceğiz.
Ama müjdemi isterim.
Korkunun dağları beklediği nitelemesiyle fazlaca hızlı hazırlandığı anlaşılan soruşturma komisyonu başvurusunda gözlerden kaçmış olmalı ki, internet dışındaki teknoloji ile yayın yapan radyolara yayın yasağı yok!
Birinci maddesinde “Bu kanun basılmış eserlerin basımı ve dağıtımını kapsar” yazan Basın Yasası ile radyo, televizyon ve internete de yasak konulabilen bir ülkede yaşıyor olmamız da cabası...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları