İktidar değişiminin dinamiği ve CHP

16 Kasım 2015 Pazartesi

CHP’de adaylar ortaya çıkıyor. Önceki yazımda, Kemal Bey’in 5 yıl içinde yüzde 5 puan artışıyla partiyi yüzde 25’e oturttuğunu, ama şimdi yüzde 30 için yeni bir rüzgâra ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Bu mümkün mü? Kılıçdaroğlu veya başka bir liderle?
CHP’de aktif olmayan “eski CHP”liler veya yenileri, yine seçim kazanamadı diye Kemal Bey’in istifasını istiyor. Geçmişlerinde seçim kazanmış durumları sıfır! “Yine kazanamadı”yı ileri sürerek kolları sıvayanların amacı, şüphesiz yönetim koltuğuna oturmak. Bir iktidar mücadelesi. Tabii ki “Ben olsam kazanırdım”ı ileri sürecekler. Kazanamadıklarında ise nasıl olsa bin bir gerekçe var..
Fakat, 7 Haziran veya 1 Kasım seçimlerine giden süreçte başkan olsaydın ne yapardın da seçimi kazanırdın sorusunu yönelttiğimde, yanıtları olmadığı görülüyor. Peki, kendileri diyelim bugünkü koşulların sürdüğü 4 yıllık süreçte, CHP’yi iktidar yapabilirler mi?
Evet diyeceklerdir. Bu, tek kişinin iradesinin sosyolojikpolitik süreçleri altüst etmeye yeterli olabileceği gibi bir müthiş bir öznel yanılgı içerir. Tabii ki aldatıcıdır.. Bazılarınızın şimdi, ama politika da zaten epey aldatmaya dayalı bir etkinlik değil mi, dediğini duyar gibiyim!
Diyelim ki lider önemli; gerçekten toplumun arayıp bulamadığı müthiş bir adam çıktı; tabii oylarda bir yükseliş yaratabileceği varsayılabilir, ama böyle bir durum gözükmüyor.

Ortam kazanmaya elverişli olmalı
Temel soru: Partide her şeyin “mükemmel” olduğu koşullarda CHP’nin mesela önümüzdeki seçimlerde çoğunluk zaferiyle çıkma olasılığı var mı?
Mümkün, ama eşzamanlı, siyasi-toplumsal ortamın da CHP’nin kazanmasına elverişli olması gerekir. İktidarın değişmesinin şart olduğu konusunda seçmende ciddi bir eğilim ortaya çıkmalı!
Seçmen durup dururken iktidarı değiştirmez. Bunun ekonomik-siyasal-sosyal koşulları oluşmalı. Hele, CHP-AKP kutuplaşmasının son derece yoğunlaştırıldığı, seçmenin genel karakterinin “muhafazakâr” olduğu ülkemizde.
Tabii buna, AKP liderliğinin medyayı neredeyse total baskı altına alarak kamuoyu üzerinde kurduğu siyasalideolojik tahakkümü eklemeliyiz. Demokrasinin görünüşteki kötü varlığını ve hukukun güdülenmesini de..
Yine de ülkemizde iktidarın el değiştirmesi için, ekonomik- sosyal-siyasal koşulları en önemli etken olarak görüyorum. Neden? Çünkü geçmişte elimizde bunun bilgisi var. 2001 öncesinde, millet erken ve genel seçimlerde neredeyse bütün partileri denedi. Birilerini indirdi birilerini çıkardı.. Sonuçta 1999 seçimlerinde iki partiye DSP (22.18) ve MHP’ye (17.98) iktidar yolunu açtı.

İktidar değişiminin dinamiği
90’larda seçimlerin dinamizmi, iktidarların ülkeyi ekonomik krizlere sokmasıydı. 1999’da bir de Öcalan teslim edilmişti ve Ecevit’in oyları 8 puan artmıştı. Ecevit, CHP ve sağ kesimlerden epey oy devşirmişti. Fakat o sırada çoğunun işleri ülkeyi batırmakla geçen 4 sağ parti vardı!
1991: Sosyal Demokrat Parti (İnönü) 20.75 + DSPEcevit 10.74= 31.49
CHP+DSP oyları: 1995’te 10.71+14.64= 25.35
1999’da: DSP 22.18+ CHP 8.71= 30.89
2002: DSP-Ecevit 1.22 + CHP 19.39= 20.61
Ecevit’in 1977 seçimlerindeki yüzde 41 küsur oyu, ülke için olağanüstü bir patlamaydı. Kendine özgü koşulları vardı. 1991 ve 99’da Ecevit’in sol oylardaki artı etkisi, 2002’de sıfırlanacaktı! CHP 1977’nin yüzde 41’ini yakalayamaz mı? Tabii ki, ama dediğimiz gibi mükemmel zaman aralığının yakalanması koşuluyla!

Kürt meselesi dinamiği
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin yüzde 41’in altını görmesinde temel etken, PKK-Kürt politikalarıydı... AKP’den kaçan oylar milliyetçi (MHP) ve etnisite (Kürt) temelliydi! 1 Kasım seçimlerinde ise aynı dinamik tersine işledi. Tabii, Muktedir’in yarattığı kaos-kargaşa ortamı ile 7 Haziran’ı tersine çevirdiğinin altını çizelim.
Yani AKP’nin yüzde 41’lik ana seçmen gövdesine bir şey olmamıştı! Yani, ekonomik- sosyal-siyasal koşullar yeterinde olgunlaşmamıştı. Muhalefete bir şans doğmuştu ama esas MHP yüzünden bu şans kullanılamadı.. CHP’ye devam..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları