Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hatay elden mi gidecek? Ata’nın 1500 kişilik ordusu

16 Şubat 2023 Perşembe

Şu sıralarda Antakya’yı yerle bir eden depremle birlikte binlerce kişinin Antakya’yı terk etmesi karşısında “Eyvah Hatay/ Antakya artık Türkiye’nin kenti olmaktan çıkacak” uyarıları üzerine Antakya’da ipek işi yapan Fikret Bey’e sordum, ne diyorsun? Yanıtı: “Antakya küllerinden doğacak, gidenlerin hepsi geri dönecek.”

Derken bir başka okurum, S. Türkeri, Atatürk’ün özel doktoru Neşet Bey’in anılarından bir bölüm gönderdi. Yıl 1937, Atatürk Hatay’a odaklanmış, imzasız yazılar yazıyor ve tek başına plan program yapıyor. Neşet Bey’i dinleyelim:

‘OOO HOCA İYİ OLDU GELDİĞİN..’

“Bir gün, İstanbul’a telefon ederek beni acele Ankara’ya çağırdılar ve Atatürk’ün Adana’ya gitme kararını önleyemediklerini, sıhhi bir sebeple kendisini ikna ederek bu seyahatten vazgeçirmemi rica ettiler... Ankara’ya geldiğimde harekete bir saat kalmıştı. Atatürk beni görünce, ‘Ooo hoca, iyi oldu geldiğin, Adana’ya beraber gideriz’ demiş ve hiçbir karşılık vermeme imkân bırakmadan arabalara binmiştik.

Çoğunlukla vali ve Emniyet müdürlerinin programına uymayan Ata, Adana’da bizi bir eve götürmüş ve orada başyaverin ‘Girme paşam!’ diye Ata’nın önüne yatmasına rağmen arabalardan inerek içeri girmiştik.

Kapısı kubbeli, eğilerek girilen ve bir izbe manzarası gösteren meyhaneye benzeyen bir yerde dumandan adeta göz gözü görmüyor, içki, sigara ve muhtemelen esrar kokusundan zor nefes alınıyordu. İçeride palabıyıklı, kabadayı, külhanbeyi tavırlı ve muhtemelen pek çoğu silahlı yüz-yüz elli kadar kalabalık vardı.

‘POSTA BAŞLARI GELSİN’

Ata, doğruca büfeye giderek hiç yabancılık çekmeden, önüne kadehini ve içkisini koyan barmenin elinden şişeyi aldı, hazırlayıp içtikten sonra, kendisini sevgi ve saygı dolu, güvenmiş insanların bakışlarıyla takip eden kalabalığa dönerek ‘Posta başları gelsin!’ diye bir emir verdi.. bizlerin hayret dolu bakışları arasında, sekiz on kişi gelip Ata’nın karşısında durdular. Hepsi de babayiğit, kararlı kişi görüntüsündeydiler. Ata en başta durana:

- Sen hangi posta başısın?

- Ben tel kesme postasının başıyım.

- Vazifen nedir? Emir verince ne yapacaksın?

- Vazifem, gördüğüm her teli kesmektir. Telefon teli, elektrik teli, sınır teli, ne görürsem, nerede görürsem, keseceğim.

- Kaç adamın var?

- Yüz elli.

(Posta başlarına tek tek sorar, yanıtları alır: Kırma, yıkma, bozma. -Yol tahrip, tıkama, kapama. -Tedhiş ve zararsız hale getirme.)

Sonuçta gördük ki tamamen bölge halkından oluşan, bin-bin beş yüz kişilik bir grubu, sekiz on posta halinde, hiç kimsenin haberi olmadan, o zamanki tabiriyle ‘beşinci kol’ faaliyeti için hazırlanmış.

Sonunda Ata posta başlarına, ‘Paraya ihtiyacınız var mı’ diye bir soru sordu. İçlerinden daha olgun ve yaşlı birisi, ‘İşte şimdi ayıp ettin paşam. Hem vatan hizmetine çağırdın hem de şimdi bunun fiyatını soruyorsun’ diye cevap verdi.

Ata.. gönüllerini aldı ve ‘Şimdi hepiniz evlerinize dönecek ve daha evvel kararlaştırılan şekilde, benden emir bekleyeceksiniz’ emrini verdi. Şaşkın ve hayret dolu olarak kendisini süzenlere ‘Hatay benim şahsi meselemdir demiştim’ cevabını vermiş ve arabaya binmişti.”

Kaynak: Kemal Yamak; “Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler”, Anı. Sayfa: 251-252-253. Doğan Kitap Yayınları. 2. Baskı. İstanbul, 2006.

***

Hatay’ı geçmişine, Atatürk’e, tarihine kültürüne layık yeniden inşa için Türkiye uzmanlarıyla hemen harekete geçmeli.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları