Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Erdoğan’ın İdlib-Suriye şifrelerindeki HTŞ direnişçi mi?

18 Şubat 2020 Salı

Cumhurbaşkanı, çok güçlü bir açıklama yaptı, Suriye ordusuna yani Şam’a, dahası Rusya ve İran’a. Şubat sonuna kadar bugün geldiğiniz tüm yerlerden geri gideceksiniz, askeri gözetleme kulelerinin gerisine çekileceksiniz, dedi. Bunu da, İdlib’e yığmakta olduğu 10 bin kadar asker top tank vb. eşliğinde söyledi. Aradan neredeyse bir hafta geçti, bu arada askeri gözetleme kuleleri bir bir Suriye bölgelerinde kalmayı sürdürdü. Halep-Şam M-5 otoyolu Rus askeri polisinin tam kontrolü altına girdi.

Cumhurbaşkanı’nın “Şubat sonuna kadar” verdiği ve “yoksa..” dediği süre şüphesiz ki bir güç-kararlılık gösterisidir. Fakat Moskova, Şam ve Tahran’ın bundan etkileneceklerini sanmamak gerekir, bunu da sahada gösteriyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın İdlib sevdasının arka planını, iki üç yazıdır kurguluyorum.

‘Bunlar direnişçi’

 Bir noktayı eksik bırakmamak gerekir: Erdoğan, her ne kadar 10 bin kadar yeni asker güç yığsa da, “direnişçi” olarak nitelediği, İdlib’i işgal altında tutan HTŞ çatısı altındaki 30-40 bin silahlı gücü, Şam’a karşı ön savaşçı olarak görüyor.

Bu da nereden çıktı derseniz: Şu sözler Cumhurbaşkanın ait: 

Rusların söylediği şey: teröristlere karşı mücadele ediyoruz... Kim terörist? Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi. Şu anda bunlara sorarsan Türkiye’deki yaklaşık 4 milyon Suriyeli de terörist. Bunlar nereden kaçtı geldi? Esed’in zulmünden kaçtı geldi...” (29 Ocak, Afrika ziyaretinde Senegal dönüşünde “uçak gazetecilerine” demeci.

Erdoğan’ın esas görüşünün bu olduğunu düşünüyorum. Zaten tüm gelişmeler de bunu doğrular nitelikte. Hatta şu sıralarda yabancı basında Ankara’nın bu güçleri Esad’a karşı silahlandırdığına ilişkin haberler de çıkıyor.

Şam-Esad baş düşmanınsa, Şam’ın topraklarını işgal altında kim tutarsa tutsun, bir tür müttefikin olur. Nitekim ABD’den de İdlib desteği geliyor.

Fakat Cumhurbaşkanı İdlib’deki bu gruplar için terörist lafını da arada dile getirmiyor değil. Mesela: “Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden..”.. “HTŞ gibi terör”..

Tutarsızlık had safhada

 Bir yandan “direnişçi” olarak nitelendireceksin, kendi topraklarını Şam’ın işgaline karşı savunduklarını belirteceksin, diğer yandan da durum sıkışında terör örgütü lafını da eksik etmeyeceksin.

Bunu yapmak zorunda, çünkü Birleşmiş Milletler, dahası ABD bile HTŞ’yi terör örgütü kategorisinde değerlendiriyor. Türkiye’nin devlet kayıtlarında teröristler. “Ben demiştim” diyecek.

Cumhurbaşkanı’nın dış politik söylemlerinde tutarsızlık aslında çok. Mesela Libya’da “Birleşmiş Milletler’in tanıdığı” Trablus hükümetiyle anlaşma işbirliği ve asker /silah göndermeyi meşru ve Hafter’iisyancı” sayarken, yine Birleşmiş Milletler’in meşru saydığı Şam ve hükümetini bu kez gayri meşru görüyor ve Şam’a savaş açan ve Suriye topraklarını işgal den HTŞ teröristlerini “direnişçi” olarak nitelendiriyor.

Neden bu kararlılık?

 İdlib kararlılığının ardında dünkü yazımda belirttiğim gibi, Misakı Milliyi Atatürk ve arkadaşlarının gerçekleştiremedikleri, “büyük kayıplar tavizler verdiği” görüşü yatıyor demiştim. Lozan, yandaşlara göre bir hezimet! Montrö Anlaşması da: “Hangi gemiyi durdurabiliyoruz, hangisine geçme diyebiliyoruz” sözleriyle berbat bir anlaşma olarak nitelendiriliyor.

Dolayısıyla Erdoğan’ın Yeni Türkiye hedefi “Osmanlı topraklarını kurtarmak, Türkiye’yi toprak olarak büyütmek.

AKP’nin Reisçi seçmenleri TSK’nin sokulduğu Suriye topraklarını artık “Türkiye’nin..” görüyor. Onlar arasında sürdürülen AKP propagandası böyle. Kaçıyla konuştum! Hepsi buna inanmış...

Bana “Ağabey posta sistemimiz bile kuruldu, devlet görevlilerimiz valilik kaymakamlık falan yapıyorlar oralarda, sen istemez misin oraların bizim olmasını?” sözlerini sarf ediyorlar.

Dolayısıyla hem Yeni Türkiye hedefleri hem de seçmenleri açısından, İdlib konusunda “kararlılık gösterisi” eksik olmamalı.

Sorumsuz siyasi yandaşları ise “yetmez, hedefimiz Şam” diye gaz veriyor.

İdlib ve Suriye konusu şüphesiz ki hemen bitmeyecek.

Uzatmalı bir konu. Sınır konuları var... Ayrıca içimizde 5 milyon da Suriyeli var...

Cumhurbaşkanı bunu uzattıkça uzatacak, çünkü Suriye tamamen bir iç politik araç! Bir iktidar aracı!

Ama iktidar aracı olmaktan hızla çıktığını ve ülke için tersine, bir beka sorunun dönüşme özelliğini hissettirdiğini görme olasılıkları var mı?

Galiba yok..

***

Cumartesi günü Beylikdüzü CHP toplantısında bir izleyici sordu: Yeni Türkiye için toprak kazanmayı şart görüyorsunuz, peki bu olanaksız mı?

Yanıtım kısaca evet oldu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları